Anneler babalar çoğu kez;
Çocuklarının yavaşlığından şikayet ederler.
İsterler ki çocukları;
– Adeta pire gibi hızlı iş yapsın,
– İşin sonunu çarçabuk getirsin,
– Sabahleyin yatağından zıpkın gibi kalksın,
– Sağa sola bakınmadan yolda hızlı yürüsün,
– Hele hele, yemeğini çabuk çabuk yesin… vs.
Oysa çocuğun kısa zamanda;
– Çok sayıda oyun oynaması,
– Çok sayıda etkinlik yapması,
– Çok sayıda olaya, işe tanık olması,
– Çok sayıda yer gezmesi, yeteneklerini ve zekasını geliştirmez.
Çocuğun zekasını ve yeteneklerini geliştiren asıl yöntem;
– Aheste aheste iş yapması,
– Oynadığı oyunun sonunu yavaş yavaş getirmesi,
– Tadını çıkarta çıkarta etkinlik yapması,
– Adım adım gezip dolaşması,
– Yemeğini sindire sindire yemesi,
– Adeta kaplumbağa hızıyla yürümesi… gibi, tuttuğu her işin tüm “aşamalarını” ezberlercesine aşmasıdır.
Doğru, belki şimdi sizin “hızlı” yaşama döneminiz.
Ancak bu gidişle, ileride hızınız düştüğünde, yanınızda yörenizde çocuklarınızı bulamayabilirsiniz.
Eğer hızlı döneminizde çocuğunuza ayak uydurursanız, yavaşladığınız dönemde de çocuklarınız size ayak uydurmaya çalışır.
Eğer, benim çocuğum zaten;
– Çok hızlı yürüyor,
– Çok hızlı konuşuyor,
– Çok hızlı yemek yiyor,
– Çok hızlı hareket ediyor diyorsanız; sizin kendi hızınızı düşürmeniz gerekir.
Çocuğun “hareketliliği” başka şey, “hızlılığı” başka şeydir.