Bir arkadaşıma geçen gün “Yüzünde ne çok kıvrım, ne çok iz var, ne tatlı” dedim.
“Yaş…” dedi…
“I ıhhh, dedim; “Hayat…”
Bir gün işi gücü bırakalım, oturalım, sen anlat, hepsini, her şeyi anlat, bak bu çizgi şu zaman oldu, bu kıvrım muhtemelen bu acının hatırası, o olaydan geriye göz kenarımdaki kırışıklıklar kaldı diye diye çözelim yüzdeki izlerin hepsini.
Ben mesela saçlarıma ne zaman beyazlar düştü, o günleri hatırlıyorum, şurdaki çizgi sanıyorum şu zamanın izi; diye konuştuk.
Sonra instagramda şu on yıl önceki fotoğrafı paylaşma akımına denk geldim.
Tam bu.
Hala gencim, yaşlanmadım, hala güzelim…
Yorumlar hiç değişmemişsin, diye yazılmış.
Muazzam bir kendini iyi hissetme hareketi.
Ev Yapımı Sihirli Değnek kitabında yazdığım aşağıdaki satırlar geldi aklıma.
Açtım tekrar okudum.
Hala aynı fikirdeyim; dolayısıyla paylaşayım istedim.
“Müthiş bir çabayla kendiyle oynuyor insan, saçını değiştiriyor, yüzünü değiştiriyor, vücudunu değiştiriyor.
Kendisiyle bitmek tükenmek bilmeyen bir mücadeleye giriyor.
Yaşlanmaktan “ölesiye” korkuyor, yaşlanacaksak da genç yaşlanalım istiyoruz.
Geçen yıllar belli olmasın, yaşımızı belli etmeyelim ve “Yıllara meydan okuyan” bu güzelliğimizle övünelim.
Asıl bakmamız gereken yer olan yürekle hiç işimiz kalmadı.
Kendimizi daha güzel kılmak için harcadığımız çabanın binde birini, kendimizi daha iyi, daha merhametli, daha donanımlı, daha faydalı kılmak için harcasak dünya kim bilir nasıl güzel olurdu.
Yaşlanmamak için verdiğimiz uğraşın birazını “yaşamak” için harcasak, ömür kim bilir ne tatlı olurdu…”
Şermin Yaşar