Bizim evde televizyon hafta içi açılmaz. Haftasonu keyif yapalım diye ailece oturur ‘seçerek’ çizgi film, film vs. izleriz.
Böyle yapıyoruz çünkü bence televizyon izlemenin bi adabı var. Bir hocamız şöyle derdi; ‘Normalde evinize almak istemeyeceğiniz hiç kimseyi, televizyonla da evinize almayın.’
Benim televizyon programı seçerken sınırım bu. Lakin son dönemde çok dertli olduğum bir yayın türü var. ‘Eleştiri’ temelli yayınlar.
Moda programları, gelin evleri falan derken yemek programlarına da sıçradı bu dil. Yemeği ye ama beğenme, ‘bu ne biçim çorba’ de, ‘bu masa olmuş mu böyle’ deyip memnunsuz ol.
Ol ki; az puan ver, yarışmayı kazan, parayı al ? Bu formatta yayınlar arttıkça toplumumuzun ‘ayıbı örten’, bazı şeyleri görse de görmezden gelen, önüne konan yemeğin Allah’ın ikramı olduğunu bilen, gittiği evin sahibine evini açtığı için müteşekkir bir tavır sergileyen ‘sevgi dili’ azalıyor ne yazık ki.
Kıyasıya eleştirmek normalleşiyor. Sosyal medyada da yaşıyoruz bu deformasyonu.
‘Ayy evin ne kirliymiş’, ‘ne yapmacık insansın’, ‘çok gıcıksın yaa’, ‘kocan bu mu, ne tipsiz adam’ gibi insanın yüreğine gelse ‘tövbe estağfirullah’ deyip şeytandan bileceği cümleler ulu orta yazılıyor.
Ve insanlar buna ‘eleştiri’ diyor. Televizyondaki birinin gittiği gelin evinde parmağını sehpaya sürüp ‘Iyyy tozluymuş burası’ demesiyle, şu mecrada paylaşılan bir fotoğrafa bakıp ‘Iyy camların ne kirli’ denmesi arasında bence hiç bir fark yok.
İkisi de adap ve edep eksikliğinden ileri geliyor. Ve bu tür yayınlar bu kötücül dili ne yazık ki arttırıyor. Bana arada ‘Hatice hanım aile bakanı siz olun’ diye latifeli yorumlar yazan dostlar var.
Bakan olursam ilk icraatım ‘aile ve toplum ahlakını bozmak’ sebebiyle bu tarz yayınlara karşı harekete geçmek olur.
Ona göre seçin beni haa, sonra medya özgürlüğünü engelledi falan demeyin arkamdan. ?
Hatice Kübra Tongar