Bu yazı aklınızda kalmasın,
Rüyalarınıza girsin…
Taciz demek;
Çocuğun dizlerinin bağının çözülmesi demektir.
Çocuğun güçten, kuvvetten, zordan tırsması demektir.
Savunmasızca teslimiyete hazır hale gelmesi demektir.
İteklenmesi, horlanması, ötelenmesi demektir.
Direnme, dayanma gücünü yitirmiş olması demektir.
Bütün bunlara sebep;
Konu-komşular…
Yaban eller…
Dış güçler…
Kötü arkadaşlar değildir.
Nasıl anlatsam…
Hangi kelimeleri kullansam…
Ne tür cümleler kursam da sizi ürkütmesem diye kara kara düşündüğüm yazılardan biridir bu…
Siz bana;
‘Ürküyoruz hocam… Yazılarınız bizi korkutsa da okumak istiyoruz…’ dedikçe inanın ben sizden daha çok üzülüyorum. Bu yüzden bir çok yazımı da iptal ediyorum.
Ama;
Çocuğunuzu “tacize açık” hale getirme gibi hatalı davranışlarınızı dile getirmekten çekinmeyeceğim.
Çünkü bu konuda benim muhatabım siz değil, masum çocuklarınızdır.
İşte, aklınızın kenarından bile geçmeyen bazı tavır ve tutumlarınızın çocuğunuzu ileride nasıl taciz karşısında bir şey yapamama durumuna getirdiğini size hatırlatmak, ilmimin zekatıdır.
Örneğin çocuğunuzun;
Ellerini-kollarını sımsıkı tutarak zorla şurup içirmeleriniz,
Direncini kırarak yemek yedirmeleriniz,
Güç kullanarak üst-baş değiştirmeleriniz,
Doktorla, polisle, köpekle, cadıyla korkutarak istediğinizi yaptırmalarınız,
Aç bırakmakla tehdit ederek el-yüz yıkatmalarınız,
Zorla tuvalete oturtmalarınız,
Sünnet olurken kollarını bacaklarını tutmalarınız…
Bunların her biri çocuğun “taciz” karşısında dizlerinin bağını çözen ebeveyn ve yetişkin tavırlarıdır.
Çocuk, yıllarca, yüzlerce defa;
Yetişkin gücü karşısında yenile yenile,
Kafa sallamalara, kaş-göz işaretlerine boyun eğe eğe,
Büyükler karşısında çaresiz kala kala,
Hiddetlenen, bağıran yetişkinin karşısında iki büklüm ola ola,
Sayısız çaresizliklerin tadına baka baka,
Her tepkisi karşısında iradesi kırıla kırıla çocuk, tacizin “hedef tahtasına” oturtulmuş olur.