Farz edin ki çocuğunuz evinizde;
– Hiç kızmıyor, bağırmıyor.
– İçinizden susması geçince susuyor, konuşması geçince konuşuyor.
– Sizden izin almadan oturmuyor, kalkmıyor, oyunlar oynamıyor, kendi eşyalarını düzenlice topluyor.
– Evin ortak eşyalarını tam da sizin içinizden geçtiği gibi kullanıyor, her bir şeyi yerli yerine yerleştiriyor.
– Kendi kendine derslerine çalışıyor, ödevlerini yapıyor.
– Okuldan hiç bir şikayet getirmiyor.
– Okulda tam da öğretmeninin istediği gibi bir öğrencilik, evde de sizin arzuladığınız gibi bir çocukluk modeli sergiliyor.
– Ona bağırmak istiyorsunuz, konu bulamıyorsunuz.
– Kızmak istiyorsunuz, sebep bulamıyorsunuz.
– Akıl vermek istiyorsunuz, açığını bulamıyorsunuz.
– Ona bir şey diyemiyorsunuz. Ona karşı bir şey yapamıyorsunuz. Eliniz bağlı, diliniz tutuk, öylece kala kalıyorsunuz.
Koskoca annesiniz, babasınız ve evde bir hayalet gibi dolaşıyorsunuz.
Evde çıt yok. Çünkü çocuğunuz kendi sorumlulukları ile meşgul ve sizinle hiç işi yok.
Siz mi?
Konuşacak, sataşacak, susturacak, çekilecek, akıl verecek, deneyimlerinizi paylaşacak, tecrübelerinizi aktaracak, yüz göz olacak, içinizi dökecek birini bulamıyorsunuz.
Zira çocuğuz dört dörtlük.
Bir eksiği, kusuru, hatası, hırsı, öfkesi, saygısızlığı, patavatsızlığı, yaramazlığı yok.
Tam ağzınızı açacaktınız ki, sizin düşündüğünüzü yaptığını görüyorsunuz.
Çocuğunuzu öyle hale getirmişsiniz ki, sizin bakışlarınız, nefesiniz, yürüyüşünüz onu yönetiyor.
Dudaklarınızı kıpırdatacak sebep bulamıyorsunuz.
Ne olur biliyor musunuz?
Çatlarsınız, patlarsınız.
Okulda öğrencisi olmayan ve boş sıralara bakarak oflaya puflaya her ders kırk dakikasını dolduran öğretmene dönerdiniz.
Gitmek isteseniz de bir yere gidemezsiniz çünkü, evde çocuk var.
Ona hadi gel gidelim deseniz, kendi sorumlulukları vardır.
Sizin boş zamanınızla onun boş zamanı bir türlü çakışmaz.
Biriniz boştayken, diğeriniz meşgul olur.
Zira her ikinizin dünyaları da sorumlulukları da çok çok farklıdır.
Bilmem anlatabildik mi?
İyi ki çocuklarımız bazen;
– Öfkeli ve kızgın olabiliyor.
– Sözümüzü dinlemiyor.
– Bizimle inatlaşıyor, bize bağırıyor.
– Derslerine çalışmıyor, ödevlerini yapmıyor, yemeğini yemiyor, eşyalarını toplamıyor… Aksi halde ev de dünya da çekilmez olurdu.
Dr. Yaşar Kuru