BUGÜN YÜRÜRKEN…
Evden ofise yürüyorum; ara sokaklardan birine girdim, yol üstündeki kafeye gelen müşterilerin arabalarını park eden delikanlı, “Günaydın Abi,” dedi ve ilave etti, “Şu yolun başında arabasını park etmeye çalışan bayana söyler misiniz; oraya park etmesin, çekerler. Ben burada yer açıyorum, gelsin, buraya park etsin.”
Tamam, dedim, yürüyorum ve yolun başında arabasını park etmeye çalışan bayanı gördüm. İki kişiymişler, yolcu koltuğunda oturan inmiş, sürücüyü park etmesi için yönlendiriyor.
Uzaktan seslendim, “Hanımefendi, Hanımefendi!” dedim. Arabanın dışına çıkmış olan bayan sesimi duydu, bana baktı. “Bakın şu arkadaki Bey, size bir şey söylüyor!” dedim. Kuşkuyla yoldaki kafenin önündeki adama baktı.
“Oraya park etmeyin, oradan arabayı çekiyorlar. Ben burada size yer açtım, buraya park edin!” dedi kafenin bekçisi. Ve o sırada yakındaki bakkalda çalışan çırak dışarı çıkmıştı; o da ilave etti; “Oraya park eden arabaları çekiyorlar,” dedi.
Yola inmiş olan kadın sürücü arkadaşıyla konuştu, o da, dolaşıp kafenin yanına park etmek üzere ayrıldı. Arabadan inmiş olan kadın bana teşekkür etti.
Yürüyerek Petrol Sitesi’ne geldim. Site’nin ağaç ve otlarından, bahçelerinden sorumlu çalışan genç adamı motorlu testere ile dal budak salmış çitleri kesiyordu.
“Mevlüt kolay gelsin,” dedim, duymadı. Bağırarak tekrar ettim. Durdu, testerenin motorunu durdurdu, “Sağol Abi!” dedi.
“Mevlüt maskeni tak, tozlar ciğerine gitmesin!” dedim.
“Maske var, Abi maske verdiler” dedi.
“Biliyorum Mevlüt var, ama takmamışsın,” dedim. İlave ettim, “Sen çocuklarına lazımsın!”
“Sağol Abi,” dedi ve motoru çalıştırarak maskesiz kesmeye başladı.
Durdum, düşündüm, sonra yoluma devam ettim.
Ve bu yürüyüşü yorumsuz sizlerle paylaşmaya karar verdim.
-Doğan Cüceloğlu