Gebze’deki imza günümde bir anne ve kızı ellerinde kitaplar yanıma oturdular.
Nasıl tatlı, nasıl şeker bir kız çocuğu yaklaşık 2,5-3 yaşlarında.
Önce kitabını vermek istemedi. Sonra uzattı, imzaladık.
Ama sen misin imzalayan!
Bir ağlamaya başladı.
Ayağa kalktı, kitabı yere fırlattı “Ben bu kitabı istemiyorum!” diye bağırdı, ağladı.
Ne doğal bir davranış aslında değil mi?
Kitabın yazarı burada aman da ben bu kitabı yere fırlatmayayım demiyor.
Üstelik çocuğun kitabı, kadının birisi onun kitabını karaladı zannediyor ve üzülüyor.
Eskişehir kitap fuarında da tam imzamı attım birden yavrucak sordu “Neden karaladın kitabımı?”
İşte hepsinin davranışı normal aslında.
Yaşlarının gereği gibi davranıp, hareket ediyorlar.
Kitabı yere atarak, ağlayan çocuğun annesi sordu “Hocam şimdi ne yapacağım?”
“Bu kalabalıktan uzaklaşın, alın kucağınıza sarılın. Seni anlıyorum kitabın karalandı zannettin deyin. Üzüldün biliyorum deyin. Saçını okşayın. Bunlar bu dönemin krizleri, olabilir, siz aşırı tepki göstermeyin, sesinizi yükseltmeyin” dedim.
Beni dinledi, çocuğu kucakladı, saçını okşayarak uzaklaştılar.
Sonra ne oldu biliyor musunuz?
Yaklaşık 10 dakika sonra çocuk sakinleşmiş, fotoğraf çektirmeye geldiler.
Çocukların, 1,5- 4 yaşlar arasında, gerçek dışı istekleri, anlayamadığımız tepkileri olabiliyor.
Hep anlatıyorum, bu muzu yapıştır diyen (kendisi oğlum olur), bölünen bir simiti dik diye tutturan çocuklar var.
Emin olun bunlar şımarıklık değil, gelişimin doğal sürecinde görülebilen geçici süreçler.
Henüz çocuklar neden-sonuç ilişkisini kavrayamadığı, benmerkezci düşüncede olduğu, düşüncede esnekliklerinin olmadığı için yaşanıyor bunlar.
O halde bu tip durumlarda ne yapalım sesimizi değil, sevgimizi yükselterek, sıcacık kollarımızı açalım…
Doç. Dr. Saniye BENCİK KANGAL