Haftada bir gün evlerimize konuk olan “Perihan Abla”larımız yok artık.
Kardeşini kendisine rakip gören ablalar, ablasının başına çorap ören kardeşler ise her akşam evlerimizin konuğu.
Onların eşliğinde yudumluyoruz çaylarımızı…
“Süper Baba”larımız da yok artık.
Süper mafya babalarımız var. Mafyanın iyisi olurmuş gibi, iyi ve kötü mafya olarak ikiye ayrılıyorlar kendi aralarında.
Öldüklerinde çöp muamelesi gören, köpek gibi sadık adamları ve her densizliklerine eyvallah diyen aileleri var bir de…
Mermiler havada uçusuyor. Bombalar patlıyor salonun ortasında…
Duruma el koymuyor yasal bir mermi.
“Yedi Numara”lı eve kilit vurulmuş.
Okula giden, idealleri olan gençlikse buhar olmuş galiba.
Kafelerde oturup, AVM lerde gezen bir gençlik var her akşam karşımızda.
Birbirinin kuyusunu kazmak için tetikte bekliyorlar.
Yedi Numaranın “Vahit Amcası”, “Zeliha Yenge”si bir eski zaman masalı…
Kiracılarına anne -babalık yapan kahramanların yerini, ergen psikolojisinden kurtulamayan yetişkinler almış.
Kendi hayallerini gerçekleştirmek için kızının güzelliğini kullanan anne de var, oğlunun eline silah veren baba da.
“Bizimkiler”in bitmesiyle birlikte apartman hayatı da yok olmuş.
Zaten apartman da yok.
Herkes büyük konaklarda, yalılarda, havuzlu villalarda yaşıyor. Her işlerine bir hizmetçi koşuyor.
Kula kulluk, yalakalık diz boyu..
Eşitlik, hak, hukuk acep nerelerde yaşıyor..?
“Mahallenin Muhtarları” bir varmış bir yokmuş.
Mahalle esnafı sırra kadem basmış çoktan.
Mahalle dayanışmasını bırakın, aile içi dayanışma bile kalmamış.
Mahallelerde kavga gırla gidiyor. Herkes göz hapsinde, birbirinin düşmanı.
Bazı mahallelerde gettolar oluşturulmuş. Oraları muhtarlar değil, mafya yönetiyor zaten.
Müthiş ilkeli, bir o kadar da sempatik adamlar bu mafyamızın babaları (!)
Asla uyuşturucu işine girmiyorlar -çok ayıp çünkü –
Silah kaçakçılığı – onlar için – namuslu iş, onu tercih ediyorlar.
Küçük düşürmek için etek giydiriyorlar birbirlerine.
Sürekli kadını aşağılayan, cinsiyetçi bir dil kullanıyorlar. Fakat kadınlarına saldırıyı büyük hakaret sayıyor, affetmiyorlar.
Silah taşımak, sigara içmekten, masadaki bir kadeh şaraptan daha masum herhalde.
Onları sansürlerken, son model silahları gözümüze sokuyorlar sürekli…
Her gece evimize silahlı adamlar doluyor neredeyse. Çatışıyorlar. Canına okuyorlar birbirlerinin.
Kitap okuyan bir Allah’ın kulu yok.
Şirketleri ele geçirmek için aile arasında her türlü entrika mevcut. Tuzaklar, ayak oyunları, hile, hurda…. bildiğiniz taht kavgası.
Klişe senaryolar, acayip rastlantılar, niçin saklandığı belli olmayan sırlar, bir kaç yüz kelimeden oluşan duygusuz konuşmalar, kirli ilişkiler…
Hep bir katakulli…
Üstelik oyunculuk hiç yok.
Siyasal, kültürel, sosyal mesaj vermek adına hiç bir kaygıları olmayan bu diziler her gün evimizin içinde.
Kendi ellerimizle zehirliyoruz çocuklarımızı…
Afyonumuzu kendi ellerimizle alıyoruz her akşam…
Her gece böyle yatıyoruz uykuya.
Sabah oldu komşular..!!!
Artık uyanma vakti…
Sema Güzel Kara