Popülerlik çok yüklü bir kelimedir.
Pek çok yetişkin için, lise kantinlerinde ya da koridorlarında bir konum elde etmek için çırpındıkları zamanları hatırlatan bir kelimedir.
Psikoloji profesörü ve “Popülerlik: Statü-Takıntılı Bir Dünyada Beğenilir Olmanın Gücü” kitabının yazarı olan Mitch Prinstein, yetişkinlerin o günlere hemen dönmesinin bir sebebi olduğunu söylüyor ve akranlarımız arasında popüler olma arzusu ergenlikte en üst noktasına ulaştığını belirtiyor.
“Yani, 14 yaşınızdayken kim olduğunuza dair size hissettirilenler ve çevrenizdeki dünya kırk yaşınızdaki davranışlarınızı etkileyecektir.”
Ama popülerliğin aynı zamanda paradoksları vardır.
Bazen akranları arasında en popüler olan ve en çok taklit edilen öğrenciler aynı zamanda en nefret edilen öğrenciler arasında yer alır.
Prinstein, her zaman popülerlik peşinde olsak da bunun bizim için her zaman sağlıklı olmayabileceğini söylüyor.
Aslında, popülerliğin bir türünün ergenler açısından uzun vadede riskli sonuçları olabileceğini ekliyor.
Prinstein’in araştırması, bu biyolojik dürtüler ve bunların sosyal yansımalarını açıklamak için iki farklı tür popülerlik üzerine yoğunlaşıyor; beğenilirlik ve statü.
Prinstein, statünün bir insanın ne kadar iyi olduğunun bir ölçüsü olmadığını belirtiyor. Statü daha çok bir insanın bir grup içindeki görünürlüğünü, hakimiyetini ve etkisini yansıtır.
Ama, bir de bir insanın beğenilirliğini ifade eden başka bir popülerlik türü daha bulunuyor. Çocukların ilk tecrübe ettiği popülerlik türü budur.
Prinstein “Üç yaşındayken gidip çocuklara en çok ve en az sevdikleri şeyleri sevebilirsiniz” diyor.
Çocuklar başkalarına saygı gösteren, paylaşmayı ve işbirliğini bilen, grubun diğer üyelerine kendilerini iyi hissettiren akranlarına yaklaşırlar.
Ama çocuklar ortaokula başlarken eşitlik değişir.
Prinstein, “Ergenlikte, oksitosin ve dopamin hormonlarının birleşimi sonunda beynimizde bazı değişiklikler olur” diyor.
Kimi zaman “aşk hormonu” da denen oksitosin, başkalarıyla bağlantı kurma ihtiyacı duyulmasını sağlar, dopaminse beynin haz merkezini harekete geçirir ve genel olarak uyuşturucu etkisindeki insanların hissettiğine benzer hisler uyandırır.
Prinstein, bunun bir sonucu olarak ergenlerin akranlarından hissedecekleri her tür ilgiye bağımlı hale geldiğini söylüyor.
Maalesef, akran ilgisi çekmenin en kolay yollarından birisi, hâkimiyet, saldırganlık ve güç gösterisi sergilemektir ve bu da popülerliğin ikinci türü olan statünün ortaya çıkmasına neden olur.
Prinstein, statü arayışını, bir primatın hâkimiyetini ifade etmek göğsünü yumruklamasına benzetiyor: “Beynimizin insan olmayan ya da diğer hayvan türleriyle benzeşen kısmı, bizim bu tür popülerliğe uyum sağlamamıza neden oluyor.”
Riskteki Ergenler
Prinstein, akranlarla etkileşime girme ve duygusal açıdan dengeli kalma becerisinin madde bağımlılığı, ders bırakma oranları, ilişki sorunları ve hatta çocuk yetiştirme konularında da bir gösterge olduğunu belirtiyor.
Araştırmacılar, iki grup ergenin, toplumsal statüleriyle ilgili olarak uzun vadede risk altında olduğunu ortaya koydu.
İlk gruptakiler, akranları tarafından sürekli olarak reddedilen ergenler. Prinstein, “Yaşadıklarımızı genellikle mevcut değil, geçmiş deneyimlerimize göre değerlendiririz” diyor.
Bu yüzden lise yıllarında sürekli reddedilen ergenler, yetişkin olduklarında da başkalarıyla etkileşimlerinde ve kendilerine dönük algılarında “reddedilme beklentisi” içinde olurlar.
Ama statü açısından yüksek popülariteye sahip olmanın uzun vadede getirdiği riskler bulunur.
Prinstein, popülerliği statüye dayanan kimselerin, istediklerini elde etmek için başkalarına karşı agresif davranmaları ve sosyal statülerini sürekli kullanmaları gerektiğine inanarak ve lisede işe yarayan davranış kalıplarını tekrarlayarak büyüdüklerini söylüyor.
Yüksek statülü ergenlerin ilerideki arkadaşlıkları ve romantik ilişkileri daha az tatmin edici olabildiği gibi madde bağımlılığı konusunda da daha yüksek bir risk grubu oluşturuyorlar.
Prinstein’in araştırması, ergenlere beyinlerinde ve okul koridorlarında olup bitenlerle ilgili değerli bilgiler verdiği gibi, yetişkinlerin, bu iki popülerlik türüyle ilgili olarak onlara yardımcı olabilecekleri birkaç noktaya dikkat çekiyor.
Lider Olma ve Sosyalleşme Becerilerini Öğretin
Prinstein, IQ ve sosyoekonomik statü gibi faktörler dikkate alındıktan sonra bile verilerin, beğenilirliğimizin yıllar sonraki halimize dair bir gösterge sayılabildiğini belirtiyor.
“Günümüzün modern dünyasında başarılı olmamızın anahtarı buna dayanıyor. Ama bu alan üzerinde çok az duruyor ve değerlendiriyoruz; bu herkesin zararına olan bir durum.”
Prinstein, örneğin öğretmenlerin bir grup çalışması yaptıracakları zaman, ergenlerin birlikte verimli bir şekilde çalışma becerisine sahip olduğunu kabul etmemesi gerektiğini söylüyor.
Küçük gruplar genellikle daha geniş sosyal dinamiklerin küçük bir modelini oluşturur ve katılımcılar için hem güçlü hem de acı verme ihtimali bulunan tecrübeler yaşatabilir.
Öğretmenler, öğrencilerinin verimli liderlik becerilerini önceden tanımlayıp uygulamalarına yardımcı olarak onları bu tür grup çalışmalarına hazırlayabilirler.
Prinstein’ın araştırması, beğenilir liderlerin yüksek statülü liderlerden daha farklı liderlik yaptığını ve bu şekilde öğretmenlere beğenilen liderlerin niteliklerini daha ön plana çıkarma fırsatı verdiğini ortaya koyuyor.
Prinstine, “Beğenilen ve cana yakın olan liderler, ekiplerindeki herkese kendisine değer verildiğini hissettirme konusunda çok iyiler.
Çok iyi dinlerler, daha az konuşurlar. Grup normlarının ve uyumlarının oluşturulmasına yardım ederler. Herkesin, sözlerinin dinlendiğini ve ortaya çıkan üründe herkesin bir katkısının bulunduğunu hissetmesini sağlarlar” diyor.
“Buna karşılık yüksek statülü liderler bu konuma hemen yerleşir ve hâkimiyet kurarlar. Bu ise başka bir düşünce yapısıdır. En sonunda, beğenilen liderler en iyi liderlerdir.”
Onlara Destek Olun
Kanıtlar, ebeveynlerin, okulöncesi çocuklarının sosyal ilişkileri öğrenmeleri ve beğenilir olmaları konusunda onlara destek olabileceklerini gösteriyor:
Olumlu sosyal davranışları oluşturun ve model olun, sonra da çocuklarınız büyüyüp bu konularda iyiye giderken geriye çekilin.
Prinstein, ebeveynlerin, çocukları ortaokul ve lisedeyken de onlara değerli sosyal desteklerinin bulunabileceğini belirtiyor.
Çocuklar büyüdükçe soruları değişecektir.
“Oyuncaklarımı nasıl paylaşırım?” sorusunun yerini, “Bir daveti kibarca nasıl reddederim?” ya da “Beni kıran bir arkadaşıma hissettiklerimi nasıl ifade ederim?” soruları alabilir.
Yapılan bir araştırma, ebeveynleri kendileriyle bir arkadaşta aranacak şeyler ya da başkalarıyla olumlu etkileşimde bulunmak da dahil olmak üzere, çeşitli sosyal beceriler konusunda çocukların akranlarıyla ilişkilerinin daha güçlü olduğunu ortaya koydu.
Ergenlere Sosyal Medya Konusunda Yardımcı Olun
Prinstein, sosyal medyanın akran ilgisi çekmeye yönelik ilkel arzumuzu beslediğini söylüyor.
“Beğeniler, takipçiler, paylaşımlar, insanın sosyal statüsünün ölçülebilir bir verisiymiş gibi duruyor.
Toplum olarak bir statü arayışı krizi yaşıyoruz.
Başkalarıyla paylaşmadıkları ya da tepki almadıkları sürece, yaşadıkları şeyleri gerçekten yaşadıklarını hissetmeyen çocuklar var.
Bu bizim, değerlerimize göre yargıda bulunma becerimizi erozyona uğratıyor.”
Prinstein’ın dediği gibi, “Her mecrada, ‘Takipçi sayınızı artırabildiğiniz kadar çok artırın!” deniyor.
Ama bütün veriler, bunun sonucunda insanların yalnız ve depresif bir hale geldiğini, ilişkilerinde sorun yaşama risklerinin arttığını gösteriyor.
Sosyal medya bazı sosyal ihtiyaçlarımızı karşılıyor ama hepsini değil.”
Prinstein, araştırmanın bulgularına dayanarak ergenlere şu tavsiyede bulunuyor:
“Diğerlerini küçük düşürerek statünüzü yükselttiğinizi hissettiğiniz o anı hatırlıyorsunuz değil mi?
Bu durum kısa vadede kendinizi iyi hissetmenize neden olabilir ama hem o anda başkalarına zarar verir, hem de uzun vadede size zararı dokunur.”
Bunun yerine şunu öneriyor Prinstein;
“Zamanınızı empati kurmayı ve başkalarıyla içten ilişkiler kurmayı öğrenerek geçirin.
İnsanlarla bağ kurun.
Daha iyi dinleyiciler olun.
İyi arkadaşlıklar geliştirmeye ve beğenilir olmaya; insanlara değer verip onlarla bağ kurmaya odaklanın.”
En sonunda da şunu söylüyor:
“Okuldaki en popüler ergen değilseniz, ileride daha iyi olma ihtimaliniz var.”
Kaynak: https://ww2.kqed.org/mindshift/2017/09/19/being-popular-why-it-consumes-teens-and-continues-to-affect-adults/