Hastaneden gelen acil çağrı üzerine doktor apar topar hastaneye gelmiş; telaşlı bir aceleyle kıyafetlerini giymiş ve ameliyathaneye inmiş.
Kapıda, ameliyat olacak olan çocuğun kederli babasıyla karşılaşmış.
Baba, doktoru görünce öfkeli bir şekilde bağırıp çağırmaya başlamış…
“Neden ameliyathaneye bu kadar geç kaldın? Oğlumun hayatının tehlikede olduğunu bilmiyor musun ? Sen sorumluluk nedir bilmez misin ?”
Doktor acılı babaya sempatiyle tebessüm etmiş, dostça omzuna dokunmuş, “Üzgünüm.” Hastanede değildim, çağrıyı alır almaz geldim. Şimdi lütfen sakin olun, müsaade edin ben de işimi yapayım” demiş.
Baba daha da sinirlenmiş doktorun bu sözleri üzerine;
“Ne sakin olması ya…Senin çocuğun burada yatıyor olsaydı, sen sakin olabilir miydin ? Senin oğlun ölüm döşeğinde doktor bekliyor olsaydı sen ne yapardın ?”
Doktor öfkeli babaya şefkatle yanıt vermiş;
“Oğlunuzun iyileşmesi için elimizden geleni yapacağız; siz de oğlunuz için dua edin” demiş.
Baba; “Kendi başına gelmeyen işler için insanlara tavsiyede bulunmak kolay tabi” diyerek söylenmeye devam etmiş.
Ameliyat saatlerce sürmüş, doktor ameliyathaneden sevinçle çıkmış ve babaya müjdeyi vermiş;
“Şükürler olsun, evladınız kurtuldu.”
Babanın cevabını bile beklemeden doktor, “Sorularınız varsa hemşireye sorabilirsiniz” demiş ve koşar adım uzaklaşmış ameliyathaneden.
Doktor gözden uzaklaşınca baba, hemşireye;
“Sizin bu doktor neden bu kadar ukala, oğlumun ameliyatını anlatma zahmetine bile girmeden çekip gitti” demiş.
Gözlerinden yaşlar boşalan hemşire, babaya;
“Doktorun oğlu dün bir trafik kazasında hayatını kaybetti.
Biz onu hastaneye çağırdığımızda oğlunun cenazesini kaldırıyordu.
Oğlunuzun hayatını kurtardı ve şimdi de kendi oğlunun cenaze merasimini tamamlamak üzere geri dönüyor” demiş.
Kıssadan hisse;
hiçbir zaman, olayları durumları kestirmeden yorumlarla değerlendirmeyin.
Görünenin arkasında bambaşka bir hikâye olabileceğini hesaba katın…