Çocuklarımız hata yaptıklarında ne yaparız?
Hemen sakındırmak için onları uyarırız.
Cam ile oynayan, prizi elleyen, kesici aletlere dokunan ya da bizim için önemli eşyalara yanaşan çocuklara verdiğimiz tepki aynı:
Yapma!
Buna rağmen yapmakta ısrar eder ve engelleyici tavra anlam veremezler.
İşte o zaman ısrar ebeveyne de yansır ve dökülür dudaklardan dolu bir kızgınlıkla: YAPMA DEDİM SANA!
Çocukların yapma dediklerimizi yapmak için ısrar etmeleri, onların doğasında var. Böyle bir ısrar onların öğrenmeleri, tanıyıp bilmeleri için sahip oldukları bir yeti.
Bu yeti sayesinde tecrübe ederek öğrenir çocuklar. Mesela sobaya sürekli dokunmak isteyen bir çocuk, onun sıcaklığını tecrübe ederek fark ettiğinde bir daha yanaşmaz.
Bu örneği priz, çay, cam eşya vb. şeyler için genişletebilirsiniz
.
Fakat bunun yanında tecrübe ettiğinde bundan haz alan ve yapmaması gerektiği şeyleri yapmak için daha fazla isteği oluşan durumlar var.
Özellikle mutfak veya salon eşyalarına ısrarla yaklaşımları da bundan dolayıdır.
-Peki, bu durumu kınamak yerine kanıksamak mümkün mü?
Elbette mümkün.
-Peki nasıl?
Yine çocukları tanımakla?
-Kimdir çocuklar?
Onlar, dünyanın en zeki ve en çalışkan türleridir. Öyle ki yığınla bilgiyi hazmetmek, onlar için zor değil.
Nitekim her gördüklerini kodlama-tanımlama-anlama gibi bilgi işlem süreçlerinden geçirirler. Bu bilgi işlemleri ise ilgilerine yönelik gelişir. Yani dikkat çekici olana yönelir ve onları tecrübe ederek bilmek isterler.
Size saçma gelen bazı durumlar vardır muhakkak. Anlamsız, gereksiz ve uçuk… Bunlardan bazılarını düşünün. Nasıl hissettirirler size? Lütfen azıcık hayal edin.
Eğer düşündüyseniz, şimdi empati kurmaya hazırsınız.
Çünkü merak ettikleri şeyleri öğrenmek, bilmek, anlamak için onlara dokunurken, onlarla oynarken çocukların en anlamsız buldukları şeydir engellenmek. Anlam veremediklerinden dolayı saçma gelir onlara. Oysa bir anlasalar…
Öğrenmek için var olan azmine vurulmuş bir darbedir engellenmek.
Düşünün öğrenmek için yaptığınız her çaba, anlamsız ve saçma bir engel ile karşılaşıyor.
Ne hissedersiniz?
Çocukların engellenmeleri ile zarar gören yine ailelerin kendileri oluyor.
Çünkü bu engellenmeler çocuğun gelişimlerinin en ısrarcı dönemine denk geliyor ve ısrarları inat haline geliveriyor.
Birey olarak varlığını tanımlayan çocuk, ebeveyn ile bir çatışmaya giriyor.
Ebeveyn ise yıllarca inatçı bir çocuk ile uğraşmak zorunda kalıyor.
Engellenmenin ortaya çıkardığı diğer bir sorun ise saldırganlıktır.
İstediklerini yapma noktasında ısrarı katı bir inada dönüşen çocuk, ebeveyne ve çevresinde olanlara karşı saldırganlaşabiliyor.
Daha ileriki yaşlarda tv-internet aracılığıyla saldırgan modeller ile tanışınca, artık kontrol edilemez bir tehlike haline geliyor.
Çocuğunuz ile iletişim bozukluğu yaşamak istemezsiniz herhalde?
Yani söylediklerinize olumlu tepki vermelerini, kısacası sözlerinize itibar etmelerini istiyorsunuzdur.
O halde siz de onları anlamaya ve olumsuz tepkiler yerine olumlu tepkiler vermeye çalışın.
Yani hayatınızda çocuklarınıza karşı var olan olumsuzluklarınızı olumlayın.
Aslında kişisel gelişimin temel ilkesidir olumsuzu olumlamak.
Biz, hayatında başarıyı yakalamak için bize danışanlara öncelikle bunu tavsiye eder ve birlikte teknikler geliştiririz. İşte anne babaların da yapmaları gereken tam olarak bu.
Yani yazıyı okurken aklınızda bir soru işareti bırakan “peki ne yapmalı?” sorusunun cevabı bu:
Olumsuzu olumlamak.
Kısaca “yavrum yapma” demek yerine “yap” deme tekniği.
Hemen itiraz etmeyin, vazoyu kır, prize dokun, kendine zarar ver demenizi istemiyorum sizden. Bunlar sizin kontrolünüzde gelişmeyecekler.
İstediğim şey çocuklarınıza daha dikkat çekici alternatifler sunarak, bu alternatifleri yapmalarına teşvik etmek.
Yani “yavrum şu kalemlerle duvarları çizme !” yerine, “seninle birlikte resim yapmaya ne dersin” diyebilirsiniz.
Çocuklar için anne-babalar, dünyanın en mükemmel varlıklarıdırlar.
Dolayısıyla hiçbir çocuk, anne-babasıyla oynamayı reddetmek istememez. Tabi daha önce kötü tecrübeler yaşayarak olumsuzlukları kodlamamışlar ise…
Çocuklara vakit buldukça eşlik ederek onların ilgilerini kontrol edebilirsiniz.
Böylelikle onların yapıp ettikleri şeyler konusunda daha rahat olabilirsiniz.
Elbette zorlu bir süreç çocuk yetiştirmek. Ama her türlü zorluğa değecek bir eserdir onlar aynı zamanda.
Dünyaya bırakabileceğiniz en büyük eser, iyi yetiştirilmiş bir çocuktur.
Bu, ciltlerce kitaptan, binlerce konferanstan, yüzlerce eğitim seminerinden çok daha etkili olabilir.
Siz evlatlarınıza gönül verdiniz ve bu yüzden onlara sahipsiniz.
Onlardan en güzel verimi almanız için öncesinde başınızın ağrıması çok normal.
Unutmayın:
Gülü seven dikenine katlanmalı, gül tutan eli diken batmalı.
Bir aşka gönül veren, o aşkın kapısında yatmalı.
Psikolog Kadir Özsöz