Küçükken bize her bayram bayramlık alınırdı mutlaka.
Bir dahaki bayrama kadar alınan kıyafet gezmeklik kıyafetimiz olurdu ve diğer bayram geldiğinde de yeniden bayramlık alındığı için eskisi gündelik hale gelirdi. Ne kadar da çok severdim sokakta bayramlıklarımla renk değiştirene kadar oynamayı..
Bayram sabahına kadar günde milyon kez bayramlıklarımı giyer, kendimi hayranlıkla izlerdim. O kadar çok severdim ki aynada kendine hayran çocuğu izlemeyi…
Komşularınızın el birliğiyle yaptıkları baklava tepsilerinin etrafında koşarken, minnak tamponlarımıza oklava yememiz bile ne kadar da özeldi..
Biz bütün komşularımızı tek tek gezip, el öpen; şeker ve para toplayan nesildendik. Her köşe başında oturup çikolata ve şekerlerimizi yiyip, paralarımızı saymak bayramın en tatlı geleneğiydi elbette!
Ayy utanıyorum ama birbirimize para veren komşularımızı bile ispiyonlardık.?Ne kadar da keyifliydi, ne kadar da dolu doluydu, ne kadar da ruha dokunandı…
Ağrıyan karnını bile özler mi insan, hem de öyle çok kii… Ağrıyan karnımı da, aynadaki minik çocuğu da, renkli renkli bayramlık çantamı da, arkadaşlarımla sokak sokak gezmeyi de, oklava acısını da çok ama çook özledim…
Hadi kapat gözlerini ve o zamanlardaki elbiseni giy ve dön dönebildiğin kadar. Bak bakalım ne kadar döndürebiliyorsun eteğini? Bak bakalım ne kadar dayanabiliyorsun başının dönmesine?
Ruhundaki küçük çocuğu hisset, içindeki çocuğu yeniden keşfet ve mutlulukla gülümse çocukluğuna, bangır bangır kutla içindeki çocuğun bayramını…
Hatta koşun yanıma, el ele tutuşup kapatıp gözlerimizi, heeep birlikte dönelim çocukluğumuzaa…?
AYŞECİK