Teknolojinin çok hızlı ilerlemesi ve ülkemize girişi ile birlikte çocuklarımızda bilgi anlamında belki göreceli bir ilerleme gözleniyor.
Ama duygusal anlamda gözle görülebilir bir gerileme söz konusu…
Çocuklarımız artık dört duvar odaların içinde kendi kozasını ören ipek böcekleri gibi soğuk ve demir kapıları kendi üzerlerine kendileri kapatıp kilitliyorlar…
Onların arkadaşları artık, sokakta,.sınıfta değil, güçlü kuvvetli savaşçılar, yol kesen haydutlar, ellerinde ağır makineli tüfeklerle oradan oraya koşup duran ve her an adam öldüren askerler…
Odalarından o adamları atmak zor… Duvarlar sanal kurşun izleriyle delik deşik. Kesif bir barut kokusu dışarı açılmayan pencerelerinde…
Çocuklarımız…
Bizim geleceğimiz…
Artık köhne köşeler yarattılar odalarında ve o köşelerine çekildiler tüm umutlarıyla birlikte…
Birçok şeyi hiç yaşamadan kaçırıyorlar.
Geçtim güneşin doğuşunu, batışını izlemelerinden…
Bari, denizin hırçın sesini, dalgaların beyaz köpüklerini sıradağlar gibi geçen martıları izleseler.
Topaç çevirmiyorlar söz gelimi…
Gazoz kapağı biriktirmiyorlar.
Birdirbir, sek sek oynamıyorlar.
Omuz omuza verip komşuların bahçelerinden meyve koparmıyorlar.
Beyaz pamuk sakallı dedeler, her seferinde bıkmadan usanmadan yağda yumurta kızartan nineler yok…
Masallar gitti bu ülkeden ilk önce.
Heidi keçilerini alıp gitti dedesiyle, Pinokyo yalan söyleyenlere ders olmaktan vazgeçti.
Yedi Cüceler, Pamuk Prenses hepsi çekilip gitti çocukların hayatından…
Ne kaldı geriye…
Hiçbir şey…
Onlara birer cep telefonu alıp, yalnızlık armağân ediyoruz…
Şimdi derin bir yoksulluk fotoğrafı olan siyah beyaz fotoğraflara bakin bir de…
Işıl Işıl umutlara…
Öğrenmenin verdiği mutluluk ve coşku….
Beyaz yakalar kolalı.
Her taraf tertemiz…
Ekmek arası sandviçler beslenme çantalarında. bol yumurta, haşlanmış patatesler.
Bir süredir derslerimde bu kötü gidişin sonuçlarını çocukların yüzlerinde ve davranışlarında gözlüyorum.
Olağanüstü mutsuzluk yayılıyor okulun bahçelerine koridorlarına…
Bu mutsuzluk doyumsuzluğun mutsuzluğu, çabuk tüketmenin mutsuzluğu, hazır tüketmenin mutsuzluğu hepsinde…
Kapitalist dünya bize neyi dayatıyorsa ondan kaçılarak kurtulabilir ancak bu durumdan.
Ne yapın edin; bu hayasız saldırıdan çocuklarımızı kurtarın.
Erdal Atıcı