Bir kıyafet denemek için mağazaya girdik Aylin’le geçenlerde.
Hanımefendinin biri bize doğru yaklaştı.
Selam sabah yok, tebessüm, rica yok.
“Ayakkabılarınız nerden?” dedi.
“Şu marka” dedim.
“Hııı o marka beni hiç mutlu etmedi” dedi.
Dedim “Zaten onlar ayakkabı üretiyor, giyip çıkarıyoruz, mutluluk gibi bir vaadleri yok, ayağımıza olsun yeter.”
Bu çılgın bir anlayış, çılgın bir pazar. Mutluluk satıyorlar bize yıllardır.
Kaç sene reklam yazarlığı yaptım. Dolayısıyla reklam söylemlerine çok aşinayımdır.
Ev reklamları mutlulukla yapılır. Bilmem ne konutlarıyla yeni bir hayata başla!
Araba mutlulukla pazarlanır. Bilmem şu markaya al yolda mutluluğu yaşa…
Gıda mutlulukla satılır, ekmeğe sür mutlu ol…
Bir konut projesinin reklam metnini yazmıştım bir ara.
“Size yeni bir hayat vaad etmiyoruz. Mutluluk dolu günler, sıcak bir yuva, huzur da yok vaadlerimiz arasında. Ama biz işimizi iyi yaptık, evler güzel oldu.” gibi bir metindi.
Adamlar evi yapıp veriyor, sıcak bir yuva mı kurarsınız artık sabah akşam birbirinizi mi yersiniz; huzuru mu tercih edersiniz yoksa sefil hırslar peşine düşüp evi zindana mı çevirirsiniz o sizin bileceğiniz iş…
O kadar mutsuz ve mutluluğa aç ki insanlar cidden doğrudan satılsa her köşe başında mutluluk dükkanları olurdu.
Hiç zahmete girmesin, gidip Mutluluk A.Ş Ankara Bayii’nden alıversin.
Buna sahiden inanıyorlar, bir şey alınca mutlu olacağına, hayatının değişeceğine, yeni bir hayata başlayacağına inanıyorlar.
Sonra işte çok bir şey olmuyor haaa, ayakkabı sıkıyor, gömlek eskiyor, çantanın kulbu kopuyor.
Hooop mutsuzum.
Öyle şey mi olur yaaa, nasıl kaybettik bu dengeyi, nasıl düştü koca bir millet bu tuzağa anlamak mümkün değil…
Şermin Yaşar