Çocuğunu sevmiyor değil, seviyor, ama Kültür Robotu Baba olarak seviyor….
Bana mektup yazan anneye aşağıdaki cevabı verdim:
Değerli Hanımefendi,
Bana yazdığınız için teşekkür ederim.
İyi ki çocuğunuzun hayatında siz varsınız.
Bu baba, Allah esirgesin çocuğun hayatı tehlikede olsa, gözünü kırpmadan kendi hayatını tehlikeye atar. Çocuğunu sevmiyor değil, seviyor, ama kültür robotu baba olduğunun farkında değil.
İzin verirsen, paylaşayım ve düşüncelerimi anlatayım. Herkes seninle birlikte yararlansın.
Selamlar, Sevgiler…
***
Bazı okurlarımın, “Kültür robotu baba” ifadesini aşırı bulabilir. Bu ifadeyle, bir tavıra, bir özelliğe dikkat çekmek istiyorum. Anne aşağıdakini yazmış, izniyle paylaşıyorum:
“Hocam Merhaba
Bir şansımı deneyip size mail atayım istedim. Gerçekten çıkmazdayım.
6 yaşında bir kızım ve 4 aylık bir oğlum var. Eşim 42 yaşında ve kızımla sürekli savaş halindeler.
Her defasında, müdahale etmeyeceğim, aralarına girmeyeceğim, diyorum; ancak bu defa eşimin kızımıza sözlü ya da fiziksel şiddetiyle karşı karşıya kalıyorum ve dayanamayıp kızımı savunuyorum.
[quads id=1]
Eşimle, kızım olmadan, defalarca konuştum; yaptığının yanlış olduğunu, kızımızın üzerindeki baskısının ilerde kötü sonuçlar doğuracağını anlattım.
Ancak sorunun kendisinde değil kızımızda olduğunu düşünüyor. Her defasında, ben mükemmel bir babayım, diyor. Destek alalım diyorum, saçma buluyor.
Bugün sabah 5 yıldızlı bir otelde kahvaltı yapıyoruz.
Tatildeyiz, yani stressiz olmamız gerekiyor. Kızım yemek yemekten nefret ediyor, ki bunun da bizim sürekli zorla yemek yedirmemizden kaynaklı olduğunu düşünüyorum.
Biliyorum yanlış, ama eğer zorla yemek yedirmezsem eşim tarafından her ikimiz de sözlü şiddete maruz kalıyoruz.
Çocuk açık büfeden kendine harika bir tabak hazırladı ve oturdu iştahla yiyor.
Tam kiraz domatesi ağzına götürecek, “dur dur!” dur diye babasının müdahalesiyle karsılaştı. Domatesi elinden aldı ve bıçakla doğramak istedi.
Kızım da ısırarak yemek istediğini söyledi.
Eşim sinirlenerek, bir damla üstüne damlatırsan kafanı patlatırım, diye tehdit etti ve hepimizin tadı kaçtı. Sonra kizim domatesi ağzına attı ve damlattı. Eşim tam vuracakken, “Sakın!” dedim.
Ve o da masadan kalkarak odaya çıktı.
Bir de sofraya küsmeyi öğretmiş olduk çocuğumuza.
Gerçekten çok zor durumdayım hocam. Lütfen bana ne yapabileceğim konusunda yardımcı olun!”
[quads id=1]
***
Şimdi “Kültür robotu baba” ifadesini biraz açacağım;
Geliştiren Anne Baba kitabını 200 binden fazla kişi okudu. Bu baba niçin okumadı? Çünkü kültür robotunun bildiği bir tek babalık tarzı vardır; “kendi babası gibi bir baba olmak!” Onun ötesinde babalıkla ilgili kimsenin ona öğretebileceği bir şey yoktur. O nedenle kendini geliştirme ihtiyacını, aynen babası gibi, hiçbir zaman hissetmeyecektir.
Onun babalık anlayışı Denetim Odaklı Korku Kültürü içinde gelişmiştir ve o gözle bakınca:
– Çocuğun davranışı ile çocuğun varoluşu, özü arasında bir fark yoktur.
– Çocuğu kalıplamakla, çocuğu geliştirmek arasında bir fark yoktur.
– Çocuğun babasında korkmasıyla, çocuğun babasına candan saygı duyması arasında bir fark yoktur.
– Şimdi burada baba olarak çocukla kurduğun her ilişkinin o çocuğun hayatında ömür boyu sürecek bir izi olacağıyla ilgili bir düşüncesi, kaygısı yoktur.
– Kendisine emanet edilmiş olan o muhteşem potansiyelin bir insan olarak gelişip, olabileceğinin en iyisi olmasıyla ilgili çocuğuyla geliştiren sohbet içinde olma diye bir sorumluluğu yoktur.
– Nasıl ki balık içine doğup büyüdüğü, yaşadığı okyanusun farkında değilse, o da içine doğup büyüdüğü korku kültürünün farkında değildir. Bir kültür robotu olarak babalık yaptığının farkında değildir.
Peki, bu anne ne yapabilir?
Güçlü bir kişiliği olduğuna inandığım Hanımefendiye önerim şu: Lütfen sözünü ettiğim Geliştiren Anne Baba kitabını tekrar oku. Kocana okutmaya çalışma, sen kendin oku. Ama bu kez okuduğun her bölümden üzerinde sohbet edeceğin sorular oluştur.
Sohbet ederken sakın suçlayıcı bir tavır içinde olma, çünkü çocuğuna kötülük yapmak, ona zarar vermek babanın aklının ucundan geçmiyor; dediğim gibi, gözünü kırpmadan çocuğu için hayatını tehlikeye atacak bir baba o.
O nedenle, “senin şu konuda ne düşündüğünü merak ediyorum; bana ne düşündüğünü anlatır mısın, lütfen?” diye sor ve dinle.
Dinledikten sonra, “Ama yanlış düşünüyorsun; bak Doğan Cüceloğlu kitapta şöyle yazmış!” deme.
Sakın onun dediğinin yanlış olduğunu ima etme. Sadece “şu görüşte biri (kitapta anlatılanı açıkla) “A” isimli çocuk yetiştirse, bir de senin görüşünde biri “B” isimli çocuk yetiştirse, bunda yirmi sene sonra bu iki kişinin;
– kendine saygısı ve güveni;
– yaşam sevinci;
– sorumluluk duygusu;
– hakkaniyete inancı;
– halden anlama duygusu;
– ekip olma ve işbirliği içinde çalışabilme becerisi;
– vatandaşlık bilinci
nasıl olur, diye sor, sürekli sohbet içinde kal.
[quads id=1]
Bir önerim daha var.
Çocuk yetiştirme ve terbiyesi konusunda eşinden daha çok bilgili olduğunu sakın ima etme, hele, sosyal ortamlarda. Bu konularda sohbet devam ederken, lütfen onun çok iyi olduğu bir alanda onun güçlü yönlerine tanıklık yapmayı da ihmal etme. Onun iyi bir insan olduğunu hiç unutma.
Bir gün gelir, umarım duygusal olgunluğa erişir ve benim Gerçek Özgürlük kitabında sözünü ettiğim kavramların farkında olarak kendi babalık sorumluluğunu keşfeder.
Kolay iş değil! Korku kültüründe yetişen bir insan sohbet içinde kalmayı beceremez; ya nasihat eder, ya azarlar, ya küser.
Allah yardımcın olsun.
Benimle ve okurlarımla paylaşmak istediğin gelişmeler olursa, yazabilirsin.
Unutma biz, çocuklarının gelişmesini önemseyen büyük ve güçlü bir ekibiz.
Selamlar, sevgiler…
Doğan Cüceloğlu