Adapazarı’nda yaşayan yüzde 99 engelli Rukiye Türeyen(37), kullanabildiği tek parmağı olan işaret parmağıyla bilgisayarda kitap yazdı. 2 yıl boyunca pes etmeden kaleme aldığı, 128 sayfalık ‘Kanadı Kırık Meleğin Kanadına Takılanlar’ adlı kitabı satışa çıkan Türeyen, engellilerin pes etmediği sürece her şeyi başarabileceğini belirtti.
Adapazarı Hızırtepe Mahallesi’nde yaşayan Rukiye Türeyen, doğduktan 3 ay sonra geçirdiği menenjit hastalığı sonucu sol elinin işaret parmağı hariç tüm vücudunu kullanamaz hale geldi.
Yüzde 99 engelli olan ve konuşmakta güçlük çeken Türeyen, sevdiklerine ve tüm insanlara hayalindekileri yazarak anlatmaya başladı. 5 çocuklu bir ailenin kızı olan Rukiye Türeyen, yıllarını maddi imkânsızlıklar içinde, tek bir odada geçirse de enerjisini kaybetmedi ve 2 yıl önce bir kitap yazmaya başladı.
Türeyen, kullanabildiği tek parmakla engellilerin yaşadığı zorlukları ve pes etmedikleri sürece tüm zorlukların üzerinden gelerek hayallerine ulaşabileceklerini yazdı.
Babasını 2 yıl önce kaybettikten sonra annesi ve kardeşlerine tutunan Rukiye Türeyen’in bir hafta önce çıkan 128 sayfalık ‘Kanadı Kırık Meleğin Kanadına Takılanlar’ isimli kitabı, internette satışa sunuldu. Kitabın basım ücreti Fahrettin Yüksel isimli bir hayırsever tarafından karşılandı.
‘HAYAT ŞU ANDA BENİM TEK PARMAĞIMIN UCUNDA’
Tek hayalinin, kendi emeğiyle kazandığı parayla annesine şu anda kirada yaşadıkları evi alıp, umreye göndermek olduğunu belirten Rukiye Türeyen,
“Bu kitabı biz engellilerin var olduğunu göstermek adına yazdım. 2 yıl evvel başladım daha yeni bitirdim. Şu anda çok iyiyim, mutluyum, huzurluyum, bu dünyada ben de varım, biz engelliler de varız.
Parmağımı kullanabiliyorum sadece, dönüyorum sağ tarafa doğru bilgisayardan yazıyorum. Başka hiçbir yerimi kullanamıyorum. Yüzde 99 engelliyim.
Bu kitapta bir tane hemşire kız var, bu kız daha sonra engelli oluyor, yaşadığı zorlukları anlatıyor, 4-5 tane kısa kısa hikaye var. Şu anda pek tepki almıyorum, reklamı yapılmadı. Sadece sosyal medya üzerinden iyi tepkiler alıyorum. ‘Helal olsun’ diyenler oluyor, ‘bravo sana, azmine hayranım’ diyen oluyor.
Şu anda bir tane daha hikaye yazıyorum uzun soluklu, onu da çıkarmayı düşünüyorum. Engelliler için hayat zor. Pes etmesinler, isyan yok. Ben asla isyan etmem. Hayatımda isyana yer yok.
Keşke şöyle olsa, böyle olsa hiç demedim. Hayat şu anda benim tek parmağımın ucunda. Bu hayat için bana yetiyor ve artıyor bile. Bu parmağım benim özgürlüğüm, dışarıya açılan tek pencerem. Bu parmağım benim arkadaşım, en iyi arkadaşım.
Hayalim yürümek ya da ayağa kalkmak değil, bu kitaptan kazandığım parayla, kendi emeğimle bana bakan anneme ev almak ve onu kutsal topraklara göndermek” dedi.
[quads id=1]
‘BIKMADI, AZMETTİ’
Anne Fatma Türeyen ise kızının kitap yazmasına hâlâ inanamadığını belirterek, “54 yaşındayım, onu bırakıp bir yere gidemiyorum, içim rahat etmiyor gittiğimde. Bu hayat zor, gençken kaldırıp koyuyordum ama yaşı ilerledikçe kaldırıp koymam da zor oluyor.
Kardeşlerinden yardım istiyorum. Yüzde 99 engeli var, tek bir parmağı çalışıyor, bütün ihtiyaçlarını ben karşılıyorum. Başaramıyorum tek başıma. Kitabı yazmak istedi, azim etti ama ben dedim ki, ‘Rukiye boş ver kızım, uğraşma. Ben olsam pes ederdim’ dedim.
Ama o çok azimli, illa yapacağım der. İki yıldır uğraşıyor. Hem kendini anlatıyor hem de arkadaşlarının hayatlarını anlatıyor. Yaşadıklarını anlatıyor, bugüne kadar yaşadıklarını, ona yardım edenleri, babasını anlatıyor. Çok zorluk çektik, hâlâ da burada kiradayız.
Babasının emekli maaşıyla geçiniyoruz. O parmakla yazdı bu kitabı. Görenler şaşırıyor, ‘Nasıl bir azim diyorlar böyle, nasıl yazdın?’ diyorlar. Bıkmadı, azimli çünkü isyankâr değil.
Rukiye bilgisayarı açtığı zaman ‘Bütün dünya benim ayağımın altında’ diyor.
‘İyi ki bu parmağım tutuyor’ diyor, onun için çok seviniyor. Bir parmağa seviniyor, biz sağlıklı olanlar bazen bunaldığımızda isyan ediyoruz. O tek parmakla mutlu oluyor. O parmak onun gökyüzü, her şeyi” diye konuştu.
Videoyu izle:
[easy-video-share-events mode=”youtube” video=”_5ikF9G-ny8″ width=”560″ height=”315″ play=”false” pause=”true” end=”true” share=”false” share_pos=”before” ]
“Her sağlıklı insan bir engelli adayıdır. Bunu hiçbir zaman unutmamamız gerekir.”
“Garip bir öyküdür hayat.”
“Kadın vardır, gittiği yeri günlük gülistanlık eden, kadın vardır gittiği yeri darmadağın eden.”
“Yitik hayatın güçlüsü ol ki; kendi gibi yitik yapamasın. İnsanların karşısında güçlü dur çünkü insanlar güçsüzü ezmeyi sever.”
“Hayat herkes için zorunlu bir maratondur.”
*SİZ HİÇ İSİMSİZ ANILDINIZ MI?*
Hikâye
“Adınız yabancılaştı mı hiç?
Mesela ‘Şu hasta kız mı?’ ya da ‘Hasta çocuğun annesi?’ dediler mi evinizi tarif ederken…”
[quads id=1]
*ZOR BİR KARAR*
Hikâye
“Mutluydu genç adam.
‘Kanserden kurtuldum diye mırıldandı’.
Koşar adım uzaklaştı hastane önünden. ‘Bundan sonra gelmeyeceğim hastaneye. Hatta ve hatta önünden bile geçmeyeceğim.’ diye kendi kendine söyleniyordu.”
(Genç adamın eşinin onun hastalık döneminde aldığı karar ve sonrası yaşadıkları… İlahi adalet… İnsan her zaman ne oldum değil ne olacağım demeli… bana göre… Şu anda sağlıklı isen daha sonra hasta veya engelli olabilir insan… Asla unutmayın…)
*FINDIK FARELERİNİN İSYANI*
Skeç
Anne Baba fındık fareleri Trakya ağzı ile konuşurlar.
“Anne: Evladım bunlar fındık kadarsa neden cesaret hapı içmiş gibi önüme çıkıp beni korkutuyorlar? Der ağlamaklı ses tonuyla.
Çocuk: Anne önce şunu bir anlayalım. Sen mi korkuyorsun? Yoksa onlar mı seni korkutmak için uğraşıyorlar? Diye sorar.
Anne kinayeli kinayeli oğluna bakar.
Anne: Tabi ya ben canım istedikçe fareleri yanıma çağırıp kendimi korkutuyorum. Köşe kapmaca oyununa bayıldığım için sen okulda olduğun zamanlar onlarla birlikte köşe kapmaca oynuyoruz. Der alaysı bir tavırla.
…
Anne: Hadi git bak şu fareye ölmüş mü?
Çocuk: Ne yapacaksın anne başsağlığına mı gideceksin?
…….
Anne Fare: Abe sen mi vurdun benim kızancağızımı?
Baba Fare: Nabün bea anım? İnsanlarla anlaşamayız biz.
Anne Fare: Ne deorsun bea? Saçmalar durursun. Benim içim yanar kızanıma.
(Geçenlerde sekreter aradı çöpte bir şeylerin dolaştığını ve korktuğunu söyledi. Gidip baktım ki bir fındık faresi çöpte maratonlara çıkmış gibi tur atıp duruyor 😀 Hemen aldım çöp tenekesini dışarı yol boyuna yatırıp fareciği salıverdim 😉 )
*GERÇEK BİR OYUN…*
Tek Kişilik Oyun
“Ben yattığım yerde ayaktayım aslında.
Özgürlüğü tatmadım değil. Mesela bir hayali gerçekmiş gibi yaşıyorum.
İstersem dünyanın bir ucuna gidebiliyorum. Kâh internet ortamında kâh hayal dünyamda özgürlüğümü doyasıya yaşıyorum.
……
(Oyuncu ayağa kalkıp telefonu eline alır)
Mesaj geldi sanırım.
Ne diyorsun be arkadaşım?
Öyle yazmışsın ki, çöz çözebilirsen. Sanki mesaj değil ‘Da Vinci’nin Şifresi’ni ‘ çözüyorum. Neden telefonda ya da sosyal medyada yazışırken harfleri kısaltarak yazıyoruz anlamış değilim.
Ekmeğin ve yemeğin israf edildiği İslami bir ülkede organ bağışı günah fakat Allah’ın verdiği nimetleri çöpe atmak normal… İşimize ne geliyorsa öyle davranıyoruz anlayacağınız.
Türkçeyi de israf ediyoruz. Ben de çoğu zaman Türkçe katili olup yazışmalarımda kelimeleri kısaltıyorum. Sanki öteki harfler bizden para istiyor, yazan harfler de bedava çalışıyor. Ah bu gençlik diyeceğim de her yaştan insan yapıyor bu hatayı.
…..
Bize neler oluyor? İnsanlık nereye gitti? Neden insanlığımızı kaybettik? Cevabı olmayan sorular sordum biliyorum.
Şiddetten haz alır olduk. Utanmadan çekinmeden sokak ortasında bir kadını, çocuğu, hayvanı dövebiliyoruz. Bazen hayvanları döverken video, fotoğraf çektiriyoruz. Şiddet yanlısı olduk çıktık neredeyse. Yol ortasında bir şahıs dövülüyor, yoldan geçenler hiçbir şey olmuyormuş gibi yürümeye devam ediyorlar.”
[quads id=1]
*KANADI KIRIK MELEK*
Senaryo
“Bizi yaradan daha iyi bilir. Bizim bilmemiz gereken şu; her sağlıklı insan bir engelli adayıdır. Bunu hiçbir zaman unutmamamız gerekir!
En önemli konu tabii benim için siz ne düşünüyorsunuz bilmiyorum Eda ve Pelin ama bir engelliye acırken iyi düşünmek lazım!
Pelin: Çünkü o acıdığınız engellinin yerinde bir gün sizde olabilirsiniz. O yüzden birine acırken biraz daha dikkatli olmak lazım!”
“Pelin kendi odasına Melek’te kendi odasına gitti. Ömer bir an olsun Melek’in yanından ayrılmamıştı.
…
Melek: Ya git uyu. Yorgun görünüyorsun.
Ömer, esprili bir şekilde ‘koviy misin beni agam?’
Melek’te esprili bir üslupla Ömer’e karşılık verdi ‘Kovmirim ulen seni, kovmirim.’ İki genç gülüştüler.
Rukiye Türeyen ile yapılan röportaj:
[easy-video-share-events mode=”youtube” video=”nsVQqRhM9n0″ width=”560″ height=”315″ play=”false” pause=”true” end=”true” share=”false” share_pos=”before” ]