Küçükken büyükleri dinleyen uslu ve akıllı çocuklardı.
Oturan ağır olan…
Büyüdüler pasif oldular, baskıcı oldular, geride kaldılar..
Çünkü başkalarına uyum sağlamak ve toplumda yer edinmek için tavırlarından taviz verdiler, böylece kişilik oturmadı.
Hep anne baba ve çevreden oluştular.
İstediklerini yapmadılar ve ne gariptir ki yapanlara da baskı yaptılar..
“Nasıl olur da uymazsın.! Bak bizler böyle idik, sende olmak zorundasın.!” gibi sözlerle kendi egolarını tatmin edip, başkalarını arkalarına aldılar..
Ve kişilerle uğraşıp kendileri gram ilerleyemedi..
Yeniliklere açık olmadılar, hep aynı kaldılar. Zekâlarını, sadece başkalarının akılları ve düşünceleri kadar genişletebildiler.
Başkaları kadar zeki olabildiler, başkaları kadar ahlâklı…
Ya yaramazlık?
Ya hareketli olanlar?
Onlar söz dinlemediler, hayatı kendilerine göre yaşadılar.
Başkalarına aldırmadan hayat sürdüler.
Kimsenin aklına uymadılar, ayrıca akıllarına ihtiyaçta duymadılar.
Karşıdan bakıldığında onlar deli dolu, zevkli hayat yaşayanlardı, hatta imrenilip parmakla gösterilen zeki insanlardı.
Halbuki onlar da yorulmuşlardı.
Çünkü insanlara bazı şeyleri kabul ettirme çabası içinde olmak, onlara kendi ince ruhunda büyük zedelenme yaşatıyordu.
Sadece; farklı düşünce, farklı yaşantı, farklı bakış açısı onları “zeki” ayrıca dik kafalı, inatçı, azimli biri yaptığı için, diğerleri tarafından baskı görmelerini sağlıyordu.
Asla kişiliklerinden taviz vermemeleri ve zekâlarıyla insanları etkilemeleri, hayatta onları daha ayrıcalıklı hale getiriyordu.
Her şeyi halledebilirlerdi ama, insanları asla…
Fark bu benim gözümde. Yaşanmışlığı var hatta…
Bunun nedeni, küçüklükten itibaren bağımlı olacak şekilde yetiştirilen, kendi kararlarını alma serbestiyeti verilmemiş, her davranış veya kararının doğruluğu için ebeveyn veya çevresindekilerden onay beklemeye mecbur bırakılmış, fazla korumacı ebeveynlerin etkisi sonunda kendi öz değerlerini üretememiş / oluşturamamış, karar alma süreçlerini başkalarına bırakmış, benlik algısının büyük bir kısmını başkalarının değerleri üzerine kurmuş veya kurulmaya mecbur bırakılmış olmakta yatar.
Böyle kişiler davranış anlamında aldığı kararlardan o kadar emin değildirler ve başkaları tarafından onaylanmaya ihtiyaçları vardır.
Bu ise kişide öz güven eksikliği ve başkalarına bağımlı olarak yaşamayı mecbur kılar.
Kaygı seviyeleri daha yüksektir.
Erol Güldürsün