Her gün binlerce kişi, karışıldığı, müdahale edildiği, kişisel sınırları ihlal edildiği için birilerine kızıyor, sinirleniyor, mutsuz oluyor. Sınırların gerekliliğini biliyor, hissediyor ama hatlarını belirginleştirmekte güçlük çekiyor
İlk Sınırlar Ailede Ögrenilir
Sınır koymak değil de sağlıklı sınırlar kurmak ve korumak asıl önemli olan. Arjantinli, ünlü aile terapisti Salvador Minuchin, aile içi problemlerin, ağırlıklı olarak, “sağlıksız” sınırlardan kaynaklandığını savunmuştur.
İlk sınırlar ailede ögrenilir.
Bazı ailelerde sınırlar katıdır, herkes birbirinden uzak durur, kimse kimseye karışmaz ama duygusal anlamda da destek yoktur.
Aile bireyleri birbirlerini ihmal ettiği için, duygusal yakınlığı dışarıda arar. Bu tip ailelerde bireyler arasında geçirgenlik olmadığı için, bireyler bağımsızlık kazanır ama diğer yandan birbirlerine yardımcı olamaz ve yakınlık duymazlar. Bu tarz sınırlar sağlıklı değildir.
Bazı ailelerde ise hiç sınır yoktur.
Bir tür iç içe geçmişlik söz konusudur. Bireyler birbirlerine çok yakındır, çok destek olur ama bir o kadar da birbirinin işine karışır.
Üzüntüler, sevinçler, tüm duygular hep beraber yaşanır. Aileden uzaklaşmaya çalisan birey, hemen aileye geri çekilir. Ayrılmak, aileye sadakatsızlık olarak algılanır.
Böyle ailelerde, bekar biri 40 yaşina gelmişse de ailesinden ayrı bir eve çikmayi hayal bile edemez. Özellikle anne-babalar, aile normlarını korumak için ellerinden geleni yaparlar ki bu çogunlukla suçluluk duygusu aşilayarak olur.
“Ben artık yaşlandım, beni nasıl yalnız bırakırsın,” “sen olmadan bu evin tadı tuzu yok” gibi sözler, yetişkin çocuklarin evden uzaklaşmasını engeller.
Bu sefer de bireyler birbirlerine fazlasıyla destek olmaları, birbirlerinden yardım almalarına rağmen bireyselliklerini ve farklılıklarını koruyamazlar.
En ideali ise, sınırların belirgin ve net olduğu ve bir yandan da duygusal paylaşimın çok olduğu aile ilişkileridir.
Bu tip ailelerde bireyler birbirlerinden kopmadan, bir yandan da bireyselliklerini koruyabildikleri bir birlikteliği basarabilirler. Bireyler, sınırların kişisel gelişim için gerekliliğini ögrenirken birbirlerine güven duyarlar ve sınırlar bu güven çerçevesinde esnektir.
Kişisel alana saygı
Kişisel alanınızı ve sınırlarınızı belirlemek için öncelikle kendinizi iyi tanımanız gerekir.
Zihinsel, duygusal ve fiziksel sınırlarınızı iyice ögrendiken sonra, insanlara size veya sizinle ne yapıp ne yapamayacaklarını açık ve değişmez biçimde bildirmeniz ve bu sınırları uygulamaya koymanız gerekir.
Kişisel alanınız size aittir.
Bu alanın içinde sadece size ait ihtiyaçlar, istekler ve duygular vardır.
Diğerlerinin bu alana saygı göstermelerini sağlamak ise sizin görevinizdir.
Bunu yapmak kolay olmayacaktır. Karşinızdakine “hayır, ben bunu yapmak istemiyorum” veya “hayır, cevap vermek istemiyorum” demek, sizin için imkansız gibi gözükse de, hemen vazgeçmeyin.
Unutmayın ki sağlıklı sınırlar özgüveninizi artıracak, ilişkilerinizde daha mutlu olmanızı sağlayacaktır.
Önceleri yeni tavrınızdan dolayı tepki alsanız da, insanlar buna alışacaktır.
Yeter ki siz insanların sınırları olması gerektiğine inanın ve sınırlarınızı korumak konusunda kararlı olun.
İstemediğiniz yemeği yemeyin, bulunmak istemediğiniz ortamlarda bulunmayın, eşiniz yürüyüş yapmayı sevmiyor diye onunla televizyon seyretmeyi kabul etmeyin.
Sınırlarınızın içinde, kişisel alanınız ve bu alan içinde duygularınız, yapmak istedikleriniz ve ihtiyaçlarınız, dışında ise istemedikleriniz vardır.
Siz nerede durmak istiyorsunuz?
Psikolog Dr. Basak Demiriz
basakdemiriz.com