Ne yaparsan yap kendini anlatamayacağın insanlar vardır.
Çünkü onlar seni dinlemezler, zihinlerindeki sana bakarlar.
Seni koydukları bir yer vardır.
Senin Söylediklerinin dışına çıkıp senin ima ettiğini veya söylemek istediğini iddia ettikleri şeylerle gelirler sana.
Sense şaşırır kalırsın.
‘Nasıl yani?’ dersin.
Kendini açıklama yaparken bulursun.
‘Ben öyle demedim, ben bunu kastetmedim, bunu söylemedim, hayır öyle değil’ gibi açıklamalar içinde bulursun.
Bunu sana yapan kişi ise; bu şekilde kendince daha akıllıca davrandığını düşünür.
Zaten güvensizlik üzerine kurulu bir bakış açısı vardır.
Güvensizliği seninle alakalı bile olmasa, senden çok öncesinde ki yaşantılarına dayanıyor olsa bile yine de bugün yapmadıklarının, söylemediklerinin bedelini öderken bulursun.
Aslında bu şekilde seni kontrol ederler ama sen farkında bile olmazsın.
Ama bir rahatsızlık hissedersin.
Kendini anlatma ve kanıtlama çabası içinde olursun.
Onun söylediği ve gördüğü kişi olmadığı kanıtlama çabası.
Onu ikna etme uğraşı seni çok yormaya başlar.
Bu sisteme girmemenin yolu; senin söylediklerinin bir şey değiştirmediğini anladığında, o kişinin gözündeki seni değiştirme arzundan vazgeçip geri çekilmendir.
Bırak seninle ilgili düşünceleriyle baş başa kalsın.
Evet belki kötü olmak, kötü görünmek istemiyor olabilirsin ama iyi olma arzunun da seni bir çukura çektiğini farketmen gerekiyor.
Yoksa elini verir kolunu kaptırırsın.
En azından kolun sen de kalsın…