Karne, anne baba dünyası içerisinde şöyle algılanmalı:
Öncelikle “Karne nedir?” sorusunu cevaplamak lazım.
Karne; aile ile okul arasındaki bir bilgi notudur.
Çocuk sabah okula gönderiliyor, öğleden sonra alınıyor.
Anne babanın çocuk üzerinde bazı gözlemleri var. Gönderilen yerde bir de öğretmen var. O öğretmenin de çocuk üzerinde bir takım gözlemleri var.
İşte o çok önemsenilen karne; “okulun çocuk hakkında gönderdiği bir bilgi notudur”, işte bu kadardır.
Çocuğa karneden dolayı baskı yapmak, çocukla yaka paça olmak oldukça yanlıştır. Karne; okulun veliye gönderdiği bir bilgi notu ise veliye iletilmek istenen şudur; “Matematik dersinde bunlar öğretildi, sınav yapıldı, ödev verildi vs… çocuğun notu şu…”
Anne baba eline karneyi aldığında: “Bu ne biçim karne?” diye seslenirse, “Hiç mi utanmıyorsun bu karneden?” derse çok büyük bir haksızlık yapmış olur, çünkü o notlar sadece çocuğa ait değildir.
Tabi karşıdaki küçük bir çocuk olunca: “Bu matematik neden 4?” diye sormak kolaydır.
O zaman ben de şöyle sorabilirim: “Çocuk matematikten neden 4 aldı? Evde acaba ders ortamı oluşturuldu mu? Akşamları oturup anne babayla birlikte ders yapabildi mi?Anne baba çocukla yan yana oturup sadece bir yarım saat birlikte soru çözebildi mi?”
Yoksa “Otur dersinin başına ben mutfaktayım!” mı denildi?
“Bıktım senden bir türlü ders yapmıyorsun!” deyip baskı mı oluşturuldu?
“Babası bu çocuktan bıktım,ne dersine vaktinde oturuyor,ne vaktinde yatıyor,ne vaktinde kalkıyor!” diye evde bunaltı mı oluşturuldu?
Çocuğun eksiklikleri fark edildi mi acaba?
Çocuk şuanda neyi anlayamıyor, nerede zorlanıyor, anne baba anında anladı mı?
Hayır anne baba çocuğa yetişmedi…
O zaman bu karne sadece çocuğa aitmiş gibi celallenmek niye?
Karnenin sorumluluğunu sadece çocuğa yüklemek niye?
Ayrıca çocuğun dünyasına bir bakın…
Okula gidiyor ama okulun içerisinde şiddet kol geziyor, çocuk okulda ezilip büzülüyor,sıkıntılar çekiyor,öğretmenle bir türlü uyum sağlayamamış,korkuyor,çekiniyor, öğrenmesinin önünde bir çok engel var.
Okul içinde bir türlü kendi olamıyor.
Öğrenmesinin önünde engel olduğundan dolayı, o sıkıntılardan ve kaygılardan dolayı anlamakta zorluk çekiyor…
Veya tatil vs. deyip okula gönderilmediği bir sırada, belki öğretmen çok önemli bir şeyler anlattı ve zincirin halkalarından biri koptu, çocuk da üzerine inşa yapamadı ve ders sendelemeye başladı…
Belki fark etmeden rahatça tekrar okula gönderildi, belki de anne baba ikazları ciddiye almadı…
O zaman sadece çocuğa yüklemek doğru olur mu karnenin sorumluluğunu?
Öğretmen konuları düzgünce öğretebildi mi acaba?
Sinirli, sıkıntılı bir öğretmen mi acaba?
Çocukla uyum sürecini tamamlıyor mu?
Çocuğun arkadaşları ne alemde?
Çocuk okulda stres sıkıntı yaşıyor mu?
Anne babalar olarak oluşturduğumuz imkanlar ne durumda?
Tüm bunları düşünmeden; “Bu ne biçim karne” diye yaklaşmak doğru olur mu?
Zayıflardan dolayı azarlayıp ceza vererek, yüksek notundan dolayı teşekkür takdirlere ödüllere boğarak, olayı çok sunileştirmemek ve çocuğun dünyasında karneyi çok önemli bir hale getirmemek lazım.
Karne çocuğun dünyasına ne kadar önemsettirilirse, o kadar baskı oluşturur.
Karneyi alınca, bakın gözlemleyin notlarını okuyun, “Hadi hayırlısı tatile girdik” deyin, “Diğer dönemde değişecek ben yardımcı olacağım deyin”, sırtını sıvazlayın, bırakın çıksın oynasın.
“Çocuğa karneyi çok önemsettirmeyin, ama siz çok önemseyin.”
Notların tek tek üzerinde durarak, davranış notlarını da inceleyerek eşinizle istişare yapın…Ve bunları çocuğun olmadığı bir anda yapın.
Karneyi almış olan çocuğa ceza veriliyor, zaten karnedeki düşük notlar çocuğun cezasıdır. Çünkü karneyi aldığı sıra notu düşükse, öğretmeniyle bir duygusal engel olduğunu hisseder ve bunu kişiliğine algılar ilköğretim çağında.
Örneğin; çocuk bir öğretmenden bir veya iki aldıysa, sanki o not kişiliğine verilmiş gibi öğretmeniyle arasına mesafe koyar, sevilmediği, meseleleri anlamadığı hissine kapılır.
Bu, çocuk için bir ezikliktir. Tüm bu ezikliğin üstüne, bir de evde ezmek insaf işi değildir.
İkinci aldığı ceza da, arkadaşlarıyla karne hakkında konuştuğu andır, kaç tane zayıfın var vs. gibi karnenin alınmasından itibaren konuşulur.
Siz olsanız zayıflarınızı söylerken ezilmez misiniz?
“Bu ne biçim karne!”
İkinci aldığı ceza da, arkadaşlarıyla karne hakkında konuştuğu andır, kaç tane zayıfın var vs. gibi karnenin alınmasından itibaren konuşulur. Siz olsanız zayıflarınızı söylerken ezilmez misiniz?
“Bu ne biçim karne!” diye bir de anne baba ezerse çocuğa kim sahip çıkacak?
Anne baba olarak siz sahip çıkın…
Ya da örneğim zayıfı yok, teşekkür veya takdir ile gelmişse, o da çok abartılmamalı, çocuğa “Aferin, seni çok seviyorum, sen çok başarılısın” diye yaklaşılırsa, çocuk bir korku ve paniğin içine girer.
“Çok takdir edilmek çocuğu kaygıya sevk eder.”
“Bu notları seneye alamazsam ne olacak?” diye, “Şu takdir belgesini önümüzdeki yıl alamazsam annemin yüzü, babamın hali ne olacak” diye düşünerek çocuk kaygı içine girer.
Bu yüzden teşekkür takdirlere karşı çok abartılı tavırlar takınmamak gerekir.
Çocuk bir tebessümle, belki bir saç okşamasıyla, “Maşallah güzel bir karne getirmişsin, teşekkür ederim” diyerek ilgi safhasını gösterip ama abartılı davranışlarda da bulunmamak gerekir.
Pedagog Adem Güneş