Yeri geliyor anne-baba oluyoruz, yeri geliyor akraba,komşu..
Bazen iş arkadaşı bazen sıra arkadaşı..
Her şey oluyoruz bu hayatta..
Bazen de hiçbir şey..
Ama en çokta biz; “kendimiz” olamıyoruz.
Her durumda önce kendimizden, hayatımızdan vazgeçiyoruz.
Sanki tüm işlerin yoluna girmesi, tüm kapıların açılması, çözümsüzlüklerin son bulması bize bağlıymış gibi davranıyorlar öyle değil mi ?
Kaç kere kendini, hayallerini, beklentilerini bir başkası uğruna harcadın, sor bir bakalım kendine ..
Bu hayatta kaç kez kendin olmayı başardın ?
Kaç kez kendin olabilmek için insanları karşına aldın, yılmadın ve direndin ?
İnsanlar için yaptığın fedakarlığın kaçını kendin için yaptın ?
Kaç dayatmaya “dur” diyebildin ?
Hayatının ellerinin arasından kayıp gittiğinin, hayatını birilerine emanet ettiğinin farkına kaç kez vardın ?
İstediğin hayatın bir parçası mısın yoksa sana sunulan hayatta figüran sadece mısın ?
Eminim böyle bir hayat seni fazlaca yormuştur. Sürekli almadan vermek, dolmadan boşaltmak..
Giden senin ömründen, senin benliğinden olunca, davulun sesi çoğu insanı rahatsız etmiyor bile..
Çünkü ruhuna o kadar çok uzaktalar ki..
Seni görmüyorlar, duymuyorlar..
Tüm benliğinle karşılarında dikilsen bile..
Madem öyle, şöyle bir silkelen de kendine gel.
Bak ömür gidiyor, giden hep senden gidiyor..
Gizliden gizliye insanların cesaretlerini hayranlıkla izlemek yerine kendi hayatının kahramanı olabilirsin!
Geçmişi geri getiremeyiz bunu ikimizde biliyoruz.
Ama geleceği istediğimiz gibi inşa edebiliriz öyle değil mi ?
Bundan sonraki kısım için direksiyonun başına geçebiliriz öyle değil mi ?
Hem de bu kadar tecrübe ve ders almışlıkla bir de güzel yol alırız ki,tozu dumanına katarız bu hayatın 🙂
Hiçbir şey için geç değil.
Herkesin kurtarılmayı bekleyen bir yaşamı ya da bir kaç durumu muhakkak vardır.
Bekledikçe, harekete geçmeyi geciktirdikçe işte o zaman her şey için çok daha fazla geç kalmış olacağız. Çünkü artık kabullenmişlik bizi esir almış demektir.
Sizden bir tane daha yok,
Sizin hayatınız ve hayallerinizde en az karşınızdaki insanın hayatı ve hayalleri kadar değerli.
Sınırlarınızı önce siz koruyun ki kimse sınır ihlali yapamasın.
Bu hayatı bir kezde kendiniz için yaşayın.
Öğrenilmiş çaresizliğinizle mücadele edin, ayağınıza bağ olan düşüncelerden kurtulun.
Vicdanınıza, ahlak anlayışınıza ve doğrularınıza ters düşmedikten sonra “bu hayatı dileğiniz gibi yaşamak” sizin en doğal hakkınız.
Gereksiz kısıtlamalara girmeyin..
Hayatı yakala, sakın geride kalma 🙂
Kübra Kartal