Küslükler, tartışmalar, kavgalar hep yanlış konuşma yüzünden yaşanıyor. Eğer kendinizi doğru ifade etmek istiyorsanız nerede yanlış yaptığınızı keşfetmeniz şart.
Sevmeye ve sevilmeye ihtiyacımız var ama ne sevdiğimizi hissettirebiliyoruz ne de sevilmenin tadını çıkarabiliyoruz.
Hepimiz “iyi niyetliyiz” ama nedense karşımızdaki bizi anlamıyor. Fikrimizi söylüyoruz ama eleştiriyor gibi algılanıyoruz.
Empati kurduğumuzu sanıyoruz, ama karşımızdakinin ne hissettiğini anlamaya çalışmak yerine nasıl hissetmesi gerektiğini öğretmeye çalışıyoruz.
Aslında kendimiz korkuyoruz ama karşımızdakini daha fazla korkutmaya çalışıyoruz.
Neden mi? Çünkü yanlış konuşuyoruz!
Düşüncelerimizi, duygularımızı doğru ifade edemiyoruz. Tartmadan, düşünmeden aklımıza ilk geleni söylüyoruz.
Kısacası “ağzımızdan çıkanı kulağımız duymuyor”.
İşin kötüsü konuşmalarımızla karşımızdakine kendini kötü hissettiriyor, üzüyor, kızdırıyor, mutsuz ediyor ve zarar veriyoruz.
Küslükler, tartışmalar, kavgalar hep yanlış konuşma yüzünden…
Kendinizi doğru ifade etmek istiyorsanız nerede yanlış yaptığınızı keşfetmeye çalışabilirsiniz.
Aşağıdaki ifadeleri veya benzerlerini eminim siz de pek çok kez duymuş, belki de kullanmışsınızdır.
Okuyunca kulağa ne kadar yanlış geldiğini kolaylıkla fark edebileceğimiz bu ifadeleri, karşımızdakine kolaylıkla söylediğimizin de farkında mısınız?
NE DÜŞÜNÜYOR VE NE SÖYLÜYORSUNUZ
◊ Eşiniz “Seni seviyorum” dedi, siz ona “Ben de seni seviyorum” yerine “Keşke daha çok söylesen de gerçekten sevdiğine inansam” dediniz.
Eşiniz söylediğine pişman oldu ve yanınızdan yavaşça uzaklaştı. Oysa onun yerine “Ben de seni seviyorum, bunu söylediğinde kendimi çok iyi hissettim, galiba birbirimize daha çok söylesek ikimize de iyi gelecek” diyebilirdiniz.
◊ Arkadaşınız düşük yaptığını ve çok üzgün olduğunu size söyledi. Onun üzüldüğünü fark ettiniz ve iyi hissetmesi için bir şeyler söylemek istiyorsunuz.
Aklınıza ilk gelen “En azından hamile kalabiliyormuşsun, bunu öğrenmiş oldun” dediniz. Arkadaşınız ağlamaya başladı ve siz “Ben ne dedim ki şimdi” diyerek şaşkın kalakaldınız.
Oysa “Sana ne söyleyeceğimi bilemiyorum, üzülmene ben de çok üzüldüm. Daha iyi hissetmen için elimden geleni yapmaya hazırım” demeniz çok daha iyi olabilirdi.
◊ Kızınız bulaşıkları yıkarken bir tabak kırdı. “Ne kadar beceriksizsin, senden iş isteyende kabahat” dediniz. Kızınız kendini o kadar kötü hissetti ki sanki tabak kırılmadı da evde biri yaralandı.
Tabak kırıldığı için çok üzülmüş olmanız doğal ama bu duygunuzu başka türlü de ifade edebilirdiniz: “Çok sevdiğim bir tabaktı, çok üzüldüm ama isteyerek kırmadığını biliyorum.”
◊ Kardeşiniz size arkadaşıyla problemler yaşadığını ve çok kızgın olduğunu söyledi. “Kim bilir sen ona neler yaptın” demek yerine, “Aranızda ne olduğunu tam olarak bilmiyorum, anlatmak istersen dinlerim” diyebilirdiniz.
Özet olarak;
Doğru iletişim için önemli kurallar var. Her şeyden önce konuşmak kadar dinlemek ve anlamak gerek.
Dinlerken, kendimizi karşımızdakinin yerine koyabilmemiz, empati yapabilmemiz gerek.
Çoğumuz empati yaptığımızı sanarak, “Böyle hissedecek ne var, ben olsam böyle hissetmem” şeklinde düşünüp karşımızdakinin duygularını bile eleştirebiliyoruz.
İletişim kazaları en fazla, karşımızdakinin duygularını anlayamadığımızda, karşımızdakini suçladığımızda, ne olduğunu anlamadan sonuca atladığımızda ortaya çıkıyor.
Dr Başak Demiriz
hurriyet.com