Günlerden bir gün ne olduysa oldu ve oğlumun okula gideceği günler karnı ağrımaya başladı.
Ama duygusunu da öyle güzel ifade ediyordu.
“Gitmek istemiyorum, özlüyorum, okul sıkıcı” gibi cümleler kuruyordu.
Böyle durumlarda öncelikle iki ortamı değerlendirmek lazım.
Ev ve okul ortamı.
Evde yaşanan değişiklikler çocukları etkiler.
Bu yeni bir kardeş, taşınma, şiddetli geçimsizlik, boşanma ve bunun benzeri daha bir çok şey olabilir.
Bizim günlük rutinimizde hiçbir değişiklik yoktu.
Okul ortamı için önce öğretmeniyle ve rehber öğretmenle görüştüm.
Orada da sorun olmadığına emin oldum.
Hani zaman zaman hepimize olur.
İşe gitmek istemeyiz de sürüne sürüne, bir zorunluktan gideriz.
İşte çocuklarımız da eylülden beri okula gidiyorlar.
Yoruldular, sıkıldılar bu ara dönemdeki krizler normal olabilir.
Valla işe yarayacağını bilsek biz de ağlarız herhalde.
Sonra sabahları karnım ağrıyor deyince onu kucağıma alıp, karnını sevmeye başladım.
Okula gitmek istemediğini söylediğinde de
“ Seni anlıyorum. Ben de senin yaşındayken okul günleri sabahları hep karnım ağrırdı. Okula gitmek istemezdim. Ama sonra okulu çok sevdim. Baksana hala okula gidiyorum.” gibi cümleler kurdum.
Asla “yalancı, yürü bakalım. Karnının falan ağrıdığı yok!” gibi cümleler kuramamak lazım.
Benim empati dolu cümlelerim de işi çözmedi.
Bizimki ağlamaya başladı.
Hatta en son Çarşamba okula ağlayarak girdi.
Tahmin edersiniz ki ben de tüm gün üstümden o üzüntüyü atamadım.
Okulun psikolojik danışmanı eskiden benim kıdemli asistanımdı. Onun fikirlerine çok önem veririm.
Onunla konuşurken “Saniye ona hissini anlat. Kendini çaresiz hissettiğini söyle. Ben de senin yaşındayken karnım ağrırdı demişsin tamam güzel ama bunu vurgulama. Normalleştirmesin. Aaa bak annemde böyle ben de böyleyim işte demesin” dedi.
O akşam konuştuk.
“Oğlum okula gitmek zorundasın. Tüm gün evde kalamazsın. Zaten biz de işe gidiyoruz. Sen her sabah ağladığında kendimi o kadar çaresiz hissediyorum ki! Tüm gün seni düşünüyorum. Akşam bir araya geldiğimizde o kadar canım sıkkın oluyor ki. Çünkü sen benim en değerlimsin ve göz yaşların beni üzüyor” dedim ve kendimi tutamadım.
İki damla yaş süzüldü gözümden.
Sonra bana sarıldı. “Seni çok özlüyorum” dedi, ağladı.
“Ben de özlüyorum” dedim.
Öylece sarıldık kaldık.
Sonra tamam dedi yarın ağlamayacağım.
“Ağlamak normal oğlum, istersen ağla ama okula gitmek zorundayız.” dedim.
“Anne keşke yaşlı olsaydık. Yaşlılar okula gitmiyor” dedi ve yanağıma bir öpücük kondurdu…
İki gündür ağlamıyor, bakalım…
Doç. Dr. Saniye Bencik Kangal