Bugün bir grup ortaokul öğrencisiyle gelenek üzerine sohbet ettik.
Kendilerine dert edinmişler, kültür aktarımı nasıl olur veya nasıl olmaz, kültürel öğeler nasıl yok olur, gelenek nasıl kaybolur bunu konuştuk.
İsterdim ki biz yetişkinler de buralarda bu konuları tartışalım.
Yazayım içimde kalmasın.
Gelenek aktarımı dedik bir zincir gibi.
Boynumdaki kolyenin zincirinin halkalarını göstererek anlattım.
Halka halka geçiyor ve ilerliyor gelenekler.
Diyelim ki büyük anneanneniz ekmek yapmayı biliyor, o anneannenize öğretiyor, o da kendi evladına ve böyle halka halka devam ediyor gelenek.
Sonra bir yerde, bir kuşak, bir kişi diyor ki “ben öğrenmiyorum, önemsemiyorum ve yapmıyorum.”
İşte o gelenek o aile içinde bitiyor.
Ve üzülerek söylüyorum ki sevgili arkadaşlarım; bizim kuşak, bilhassa bizim kuşak, pek çok konuda “zincirin kopan halkası.”
Bu bağı sonradan yakalamak, sonradan kurmak çok zor.
İyi eğitim, iyi yaşam, iyi gelecek hepsine tamam, hepsi illa, hepsi muhakkak.
Ama bu da görev, bu da vazife, bu da illa.
Kendi adıma durup durup şunu düşünüyorum; ben geçmişten bugüne ne getirebilirim, ben geçmişi geleceğe nasıl taşıyabilirim, ben zincirin halkası olma görevimi nasıl yerine getirebilirim?
Bu sorunun cevabını hepimiz aramadıkça o bağı devam ettirebilmemizin imkanı yok.
Biz her şeyin kolayının peşindeyiz.
Ama şu bir gerçek; çok bildiğimizi sanıyoruz ve aslında çok az şey biliyoruz…
Hep bizim neslin işleri bunlar.
Şimdi ben izninizle kendim de dahil hepimize söylene söylene geceyi geçireceğim…
Şermin Yaşar