Evin dört duvar arası yılın dört mevsimi gibidir.
Kişi önce eşine “aidiyet” duygusu kazandıramazsa, çocuğunu eve ve ailesine bağlayabilmesi mucize olur.
Önce eşine, onun bu evde “değerli” biri olduğunu hissettiremezse, çocuğuna bunu hissettirmesi hayal olur.
Önce, eşini şartsız sevemezse, çocuğunu koşulsuz sevebilmesi güç olur.
Kişinin bu konuda başarılı olabilmesi için eşine:
“Sen sadece var oluşunla bile bu yuvanın mimarısın.
Bizler, çoluk çocuk bu evde tıpkı, her bir yılın yaşadığı gibi, dört mevsimi de yaşıyor olabiliriz.
Evin içinde bazen, İlkbaharın ılık meltem rüzgarları esebilir.
Kimi zaman da, evin havası buz kesebilir…
Aynen soğuk Kış günlerinde olduğu gibi…
Bir bakarsın evin içine Yaz mevsiminin sıcaklığı hakim olur.
Bazen de öyle olur ki, Sonbahar gibi güzelliklerimizi, cazibemizi, mutluluğumuzu gölgeleyen serin, bulutlu ve kasvetli günlerimiz olur.
Ama bilmeni isterim ki:
Bu evin manevi havasına, hangi mevsim hakim olursa olsun…
Bu yuvanın içinde neler yaşanırsa yaşansın…
Benim eşin olarak sana karşı olan sımsıcak duygularımda…
Mis gibi bahar kokan hislerimde…
Asla bir değişiklik olmaz.
Yani bazen tartışmış da olsak…
Bazen birbirimize kırılmış da olsak…
Kimi zaman benim ruhumda fırtınalar esiyor da olsa…
Benim gönlümdeki ve gözümdeki senin yerin hep korunaklı ve muhafazalıdır”,
diyebilmelidir eşler birbirlerine…
Dr. Yaşar Kuru‘nun “Kendi Kendine Eş ve Aile Terapisi” adlı kitabından…
Teen yayınları
Eğitici ve Bilgilendirici diğer paylaşımlarımızı kaçırmamak için sayfamızı beğenmeyi unutmayın…
Ailede Mutluluk ve Çocuk Eğitimi