Herkese, en çokta “ev hanımlarına” selamlarımı sunuyorum : )
Bu aralar mecburi sebeplerden dolayı fahri ev hanımlığı yapıyorum.
Bakmayın ev hanımlığı dendiğine, şu ana kadar hanımlık adına bir duygu tattığımı söyleyemeyeceğim.
Bu yakıştırmayı yapan zatı muhteremin ruh halini de merak etmiyor değilim : )
Bu zatın hanımlıktan anladığı şey; sabahın erken saatlerinde ev mesaisine başlamak, ne zaman biteceği belli olmayan, haftada 1 gün bile izin yapılmadığı, her şeye aynı anda yetişip kendini eşine çocuğuna beğendirmek zorunda olduğun bir hayatsa, ben başka bir şey demiyorum artık, dedikten sonra gelelim sadede.
Bu yazımda evdeki yabancılardan bahsedeceğim.
“Bizim evde yabancı yok ki” demeyin, iyice bir düşünün bakalım ?
Hani derler ya cicim ayı kısa sürer diye.
Birbirinize cici değil de öcü gibi gözükmeye başlayınca patır patır sorunlarda dökülü veriyor etrafınıza.
Şimdiye kadar sorun olmayan “amaaann canım bunda ne var” denen şeyler meğerse cicim aylarında birike birike adeta bir çığa dönüşüyormuş.
En ufak bir sıkıntıda o çığ kopuyor ve altında da genelde kadınlar kalıyor.
Kadınlara pozitif ayrımcılık yaptığımdan değil ama, erkek bir şekilde kadından daha çabuk toparlanıyor ya da kadın kadar savrulmuyor…
Kadınlar yapıları gereği olsa gerek evin içindeki huzursuzluğa tahammül edemiyor ve bu kezde kendi benliğinden, haklılığından ödünler vermeye başlıyor.
Tamam ketum olun demiyorum ama inanın ki bu vericiliğin bir sonu yok çünkü bunun sağlıklı bir gerekçesi yok.
Sorunlar konuşuldukça çözülür, üzeri kapanınca değil.
Sürekli bir şeylerden fedakarlık etmek uyuşturucu kullanmak gibidir.
Zaman sonra dozu artmazsa etkisini de hissedemezsiniz.
Siz de eşinize karşı her gün, bir öncekinden daha fazla fedakarlık yapmazsanız emin olun ki yaranamazsınız.
Sebep olduğunuz tek şeyse eşinizin şişirilmiş egosu ve şımarıklığıdır.
Fedakarlık yapıyorum yuvamı kurtarıyorum diye de hiç vicdan yapmayın çünkü, bu yuva tek kişinin fedakarlığıyla kurtulmaz belki ömrü bir müddet uzar o kadar.
Hem böyle yaparak eşinizin sorumluluk duygusunu onun elinden alıp, eşinize karşı; “ben bu dünyaya seni mutlu etmek için geldim, gerisi mühim değil” mesajını vermektir.
Siz böyle yaptıkça eşiniz sizi artık eş gibi görmeyecek.
Siz gönüllü bir fedaisiniz onun için çünkü; eş olmak her şeyi paylaşmak olduğu için, siz bu vasfı eşinizin elinden almış oluyorsunuz.
Sonra ne mi oluyor ?
Siz tüm bu yükleri tek başınıza kaldıra bildiğiniz için eşinizde zaman sonra şöyle bir düşünce gelişiyor; bana ihtiyacı yok ya da ben olmasam da her şeyi halleder.
Bu algı oluştuktan sonra ise kadınların karşısına iki sorun çıkıyor;
Birincisi; kadının fıtratında olan; zarafeti, naifliği, erkeğe olan maddi manevi ihtiyacı( muhtaçlık anlamında değil) ortadan kalkıyor ya da asgari düzeye iniyor. (böyle kadınlar zaman sonra nasıl olsa her şeyi ben yapıyorum diyerek eşini hayatında bir fazlalık ve de yük olarak görebilir)
İkincisi ; erkekte nasıl olsa her şeyi tek başına halleden bir eşim var deyip sizi her şeyde yalnız bırakıyor.
Gerçekten yalnız kalıyorsunuz hanımlar…
Bunu siz kendinize yapıyorsunuz..
Sonrasında kapanmayan mesafeler oluşuyor…
Bu mesafeler arttıkça siz (eşler) gerçekten yalnızlaşıyorsunuz…
Eşiniz eve geliyor yemek yiyor, dinleniyor TV izliyor, şansınız varsa ve de eşiniz lütfederse bir iki cümle ediyorsunuz.
Daha kötüsü ise sözleriniz ağzınıza tepiliyor, cevaplar kestirilip atılıyor…
Bir şey sorma ya da söyleme dercesine hem de …
Size ayrılan bir vaktin ya da ilginin olmaması, sizi de ayrı düşürüyor eşinizden, eminim..
Ne hayallerle çıktığınız bu yolun, nasıl da mecburiyetliklerle dolu olduğunu anlıyorsunuz o an da …
Birinin ruhunuzun taa içine girip, orayı darma duman ettiğini fark ediyorsunuz…
Yabancılaşıyorsunuz!
Yapmayın, kimseyi kendinizden daha değerli görmeyin.
Siz yapabiliyorsanız karşınızdaki de yapmak zorunda.
Bizler öyle duygusal öyle hassas varlıklarız ki…
Kimsenin bize hoyratça davranmasına izin vermemeliyiz!
O yüzden ;
Evlilikte tüm sorumluluğu üzerinize almayın.
Güçlü olmak için çırpınmayın, bırakın bedeniniz ruhunuz biraz zayıf kalsın.
Eşinize, ona ihtiyaç duyduğunuzu hissettirin, her şeyi yapabilirim imajından vazgeçin.
Vazgeçin ki eşinizde kendisini, sizin yanınızda çanta gibi hissetmesin ya da olmasam da olur demesin !
Birine muhtaç olmakla (eşinize) sırtınızı yaslamak aynı şey değildir..
Siz sırtınızı yaslamayı seçin !
O yüzden eşinizin desteğini almanın ve yükünüzü hafifletmenin yolunu, herkes kendi özelinde bulmalıdır çünkü, eşinizi sizden başka kimse daha iyi tanıyamaz…
Çünkü yabancı biriyle aynı evi paylaşmayı hiç kimse istemez!
ÖYLEYSE;
EVDEKİ YABANCILARI (aile birliğine zarar veren her şeyi) KOVMANIN VAKTİ GELMEDİ Mİ ?
BLOGGER KÜBRA KARTAL
[zombify_post]