Bazı konular vardır, yaz yaz bitmez. Sürekli aynı şeyden bahsetmek istersin. O kadar çok insan onu yaşıyordur ki, sen de her seferinde dile getirirsin.
Çünkü dibine kadar tatmışsındır tüm bu duyguları. İşte bu konu da öyle, “evde oturan anne” olmak. Bu tanımı sevmedim. Şöyle açıklayayım: “Çocuk doğurduktan sonra kariyerini bırakıp, kendi büyütmek isteyen sonra da evde sıkışıp kalan anne, kadın olmak.”
Bunu birebir deneyimledim. Bol bol da dile getirdim. Her ne kadar çocuğunu kendin büyütmek şahane olsa da çalışmaya alışan bünye zorlanıyor. İşin maddi boyutunu bir kenara bırakarak yazıyorum. Evet o da zor oluyor ancak kısarak idare ediliyor. En zoru, manevi boyutu.
Akşam Arkın eve gelince “iş anlat bana, toplantı anlat” derdim. Yalvarırdım resmen. O da iş konuşmayı öyle sevmez ki, tartışma çıkardı sonunda. Arkadaşlarımı arardım.
Toplantıları anlatın bana derdim. Dergi okumak istemezdim, ne zaman elime dergi alsam “bak gördün mü, ben de dergi yapıyordum eskiden” diye bunalıma girerdim.
Çalışmadığım, para kazanmadığım için kendimi yetersiz hissederdim. Fakat bu olumsuz duyguların hepsini geceye saklardım. Gündüz kızıma yansıtmamak adına aklıma getirmezdim.
Uzman değilim, tavsiye vermek ne haddime. Ancak yaşadıklarımı paylaşmak, seni biraz olsun rahatlatmak istedim.
Sabah uyanınca bütün günü evde geçireceğini bilsen de pijamalarını çıkar, rahat olan ama kendini şık da hissettiğin kıyafetleri geçir üzerine. Hafif makyaj bile yapabilirsin.
En sevdiğin müziği aç. Bebeğinle konuşa konuşa emzir, konuşa konuşa hazırla kahvaltısını.
Hava nasıl olursa olsun, pusete koy, çık, gez, dolaş. Hava alsın. Sen de hava al.
Parka gidin, orada senin gibi onlarca anne var biliyorsun değil mi?
Öğret, hep öğret. Annem gülerdi bana kızımı kucağıma alıp her şeyi anlatırdım. Babasıyla nasıl tanıştığımızdan tut da, Akdeniz ve Karadeniz’de dağların denize paralel, Ege’de dik olmasına kadar her şeyi anlatırdım.
Bıkmadan usanmadan renkleri gösterirdim. Gözlerinin içine baka baka konuşurdum. Çocuk da 9 aylık konuşmaya başladı. Ne kadar etkisi var bunun bilmem ama, çenem durmadı işte.
Uzaktan kumandaları çok severdi.
Kumanda aşkına emekledi, yine kumanda aşkına yürüdü. Sen de sevdiği objeleri ulaşabileceği yerlere koyarak onu hareketlenmeye teşvik edebilirsin.
Bırak ev dağınık kalsın. Her şey dört dörtlük olmak zorunda değil. Birçok işi o uyurken halledebilirsin.
Ya da… Mutfakta yemek mi yapacaksın? Bebeğin mama iskemlesindeyken hem onunla konuşup hem işlerini halledebilirsin. Mama iskemlesi benim elim ayağımdı. Duş alacağım zaman da banyoya götürürdüm. Gözüm hep üzerindeyken de halledebildiğim işler vardı.
Kitap oku. “Nasıl olsa anlamaz” deme, sen hep oku. Çocuk kitapları oku, en sevdiğin kitaptan bölümler oku.
Ayına göre oyunlar, oyuncaklar al, oyna. Oyun oynamak çocuklara faydalı olduğu kadar annelere de güzel bir terapi. Biz hep oynuyoruz, kutu oyunları bana büyük terapi oluyor. Hangi aya – yaşa hangi oyun uygun, birçok sitede görebilirsin.
“Kalabalığı sevmiyor” deme, eve arkadaşlarını çağır, havan dağılsın. Ya da siz gidin. Yap bir sırt çantası, iki saat de olsun gidin.
Sadece evde değil, her yerde uyumaya alıştır.
Kendini yiyip bitirme. Sen zor bir karar verdin. Gerçekten işi bırakmak kolay değil. Bu kararın arkasında durabilirsin.
Kendine bir zaman belirle, “şu tarihte yeniden başlayacağım” de. O sırada neler yapabileceğine bak, araştır. Belki evden çalışacağın bir şeyler bulursun.
“Evdeyim, gezmeye hakkım yok” deme, yardım alabileceğin biri varsa destek iste, kocanla baş başa iki saat de olsa yemeğe git. Biz bunu çok geç yaptık, çok da zorlandık. Sen geciktirme.
Yaz. Bütün duygularını yaz. İster kağıda, ister bloğa. Ama yaz. Dök içindekileri.Evde olduğun süre boyunca bunalıma girmek yerine, “çocuğum için ne yapabilirim” diye düşün. Hep bir şeyler öğret.
İlk üç yılın önemini sen de biliyorsundur.
Çalışan arkadaşlarınla kıyaslama kendini. Bu hatayı yaptım. Bir süre görüşmedim çok iyi konuma gelenlerle. Sonra da itiraf ettim: “Size bakınca kendimi çok yetersiz görüyorum.
Görüşemiyorum sizlerle” dedim. Cevap olarak:
“Biz kariyer sahibi olabilir, para kazanıyor olabiliriz ama biz de senin özgür zamanlarına özeniyoruz”u duyunca silkelendim.
İşte tam da bu nedenle sakın kendini kıyaslama. Başkalarının da seni kıyaslamasına izin verme. Kocana sarma. Kaba bir tabir oldu ancak en güzel bu anlatıyor. Yine ben ettim, sen etme diyeceğim.
Resmen sarmıştım adama. Çalışıyor, insan görüyor, üretiyor diye diş bilemiştim. Tartışma konusu ne olursa olsun, sonunda benim evde oturmama varıyordu. Sen sakın yapma. Evlilik büyük yara alıyor, toparlaması uzun sürüyor.
Zaten emek vermediğini düşünme. Emeklerin en büyüğünü veriyorsun. Kendini yorma. Fırsatın varsa bebeğin uyurken sen de uyu. Uykusuzluk da insanı bunalıma sürüklüyor. Uyu ki, mutlu ol.
Park yatak da çok önemli. İçini toplarla doldurup oyun havuzu yapabilirsin. Hatta sen de gir içine, beraber oynayın. Ortalığı toplarken de park yatakta oyun oynaması sana yardımcı olur.
Kendine bak. Doğum kilolarını kafaya takıyorsan onlardan kurtulmaya bak ki mutsuz olma. Ben şanslıydım, yürüdüm hep bahar başlangıcına denk geldiği için. Aldığım 30 kilo öyle gitti.
İş arama sürecine gireceksen şu sorulara hazır ol.
İkinciyi düşünüyor musun?
Bakıcı gelmezse ne yapacaksın?
Bebek hastalanırsa işe mi gelmeyeceksin?
Bunlara hazır ol çünkü ne yazık ki sorulacak. Şunu unutma: İlk sen değilsin yanıtlayan. Çalışmaya kararlı olduğunu göstermen yeterli.
Kendini hazır hissetmeden de iş başvurusu yapma. Bebeği bırakmak zor, bir yabancıya alışmak zor. Bırakan da ilk sen değilsin, bu cümle de aklından çıkmasın.
Ben de bıraktım, ben de denedim. Nedense bir türlü olmadı. Sonrasında mesleğim gereği evden çalışma imkanı buldum. Ancak güzel bir fırsat olsaydı emin ol ben de tam zamanlı çalışan anne olurdum.
Şu anda kızımın benim çalıştığımı görmesi hoşuma gidiyor.
Çalışmasaydım da evdeki işlerin büyük emek olduğunu öğret ona. Çünkü gerçekten evde durdukça iş bitmiyor. Bitemiyor.
Mutsuz olduğun zaman bunu söyle. Eşinle paylaş. Aktar. Ne yazık ki erkekler tam cümleyi söylemeden bizim hislerimizi anlamıyorlar. Açık açık anlatmadığın sürece onun hissetmesini mümkün değil.
Çalışmak istediğin için kendini suçlama. Bu çocuğunu sevmediğin, onu özlemeyeceğin anlamına gelmiyor. Çalışmanın tadını bir kez aldıysan yeniden istemek senin en doğal hakkın.
Her ne olursa olsun, lütfen kendini üzme. Bu bir dönem. Geçecek. İster hep evde oturma kararı al, ister geçici bir süre olsun. Her ne ise, lütfen yaşadığın her saniyenin tadını çıkar.
Bebekler hızla büyüyor. Bu muhteşem günleri an be an yaşamak, “onun için faydalı ne yapabilirim” demek, tüm bunları yaparken de kendini geri plana atmaman gerek.
Ve bence, yapabilirsin… Yapılıyor… İyi ol, yeter. Sen iyi olursan, göreceksin ki tüm ev iyi olacak.
Ve şimdi… Haydi gülümse…
ŞEBNEM ŞEÇKİNER