Bu sözün aslı: “Ev alma komşu al” değil miydi?, diye söylenenlere şunu demek isterim ki; aziz atalarımız 21. yy’da yaşıyor olsaydı tam da bu sözü söylerdi!
Evimizin kapısından adım atar atmaz dış dünyanın bir numunesi olarak karşımıza ilk çıkan kişiler komşularımızdır.
Komşu yeri geldiğinde en büyük nimet, yeri geldiğinde ise en büyük hezimettir.
Özellikle apartman hayatında bir kapı uzaklığında olan komşularımız ile gönül bağlarımız, kilometrelerce uzakta kalıyor.
Selam vermemek için gözlerini kaçıranını mı dersin, anahtarını çantasında bir türlü çıkaramayanı mı?
Yoksa iyi hallerine sessiz, kötü oluşlarına tüm alıcılarını açanı mı dersin..
Ha yoksa; sorduğu sorunun cevabını bildiği halde sırf seni köşeye sıkıştırıp mahçup oluşunu zevkle izlemek için seni sorguya çeken komşularından mı bahsetmeliyim ?
Eğer istersen; sırf havalı, gerekli gereksiz harcama yapacak kadar zengin bir o kadar da hayat standartı olan (!) elit komşularını öne çıkarıp; ilgi ve alakayı abartıp sana da burnunun ucuyla bakan komşularından da bahsedebilirim.
En kötüsü de bir apartmanın içinde gizli bir gruplaşmanın olması ve sizin yerinizin o grubun taaa en dışında kalması..
Sorun tam olarak nedir biliyor musunuz ?
Sevince suyunu çıkaran, nefret edince de canını çıkaran bir millet olmamız.
Yan yana yürümek yerine sürekli yanımızdakini arkada bırakma uğraşımız.
Yıldızımızı parlatmak için daha iyisini başarmak yerine, daha iyisini yapan en azından gayret eden insanları itibarsızlaştırma çabalarımız.
Verilen emeği küçümseyerek değersizleştirip o kişinin kendini kötü hissetmesinden haz almamız.
Ben derim ki;
Her ne kadar komşudan yola çıktıysam da ülkemdeki manzara tam olarak bu.
Okulda, iş yerinde,kursta ve daha bir çok ortamda bize dayatılan “bu alemin kuralı bu” deyilen, insanlığımıza kasteden bu düzen bize ait olamaz, bir yanlışımız olmalı!
Bir insanın mutluluğu diğer bir insanın yerlerde sürünmesine, kahrolmasına bağlı olmamalı!
Ama biliyorum insanların en sevimli hali size muhtaç ve bağımlı hali, öyle değil mi?
Olur da başarırsa, kendi ayaklarının üzerinde durup e birde herkese meydan okuyacak bir kıvama gelirse ne de sevimsiz ve ukala olur öyle değil mi ?
Halbuki daha düne kadar sizin peşinizden ayrılmıyordu.
Siz yoksanız o bir hiçti.
Ne olacak burnu havalarda, unuttu geldiği yeri, sonradan görme oldu değil mi ?
Hayır değil !
Evlat olmadan, eş olmadan, anne-baba olmadan, meslek sahibi, ev hanımı olmadan, bilmem hangi sıfata sahip olmadan önce insan olmak zorundayız, insan!
Yoksa tüm bunlar elimizde patlayacak ve insanlığımız daha da ağır bir yara alacak.
Çok mu zor, insanların hayatından gözlerimizi çekebilmek!
Herkes hayatını en güzel şekilde yaşamanın derdinde, olur da başarırsa düzenini kurarsa hazmetmek çok mu imkansız !
Hayır değil !
———————
Önce kendimizden değişime başlayıp, sahip olduğumuz tüm sıfatları layıkıyla taşımaya azmetmeliyiz.
Varsın iş arkadaşın, kapı komşun, arkadaşların vs. kendi kötülüğünde ısrarcı olsun.
Hayat tam olarak bir duruş mücadelesidir.
Ve sen de tarafını iyi seçmelisin, insanoğlu !
Kübra Kartal
instagramdan takip etmek için;
@kukartal
————————-