Eşlerden herhangi birisi olarak…
İster anne olun, ister baba…
Gerek çocuğunuzun istenmeyen işleri karşısında gerekse eşinizin beğenmediğiniz tutumları karşısında öfke patlamaları yaşamak istemiyorsanız…
Sinirlenmemek, moralinizi bozmamak istiyorsanız…
Diğer taraftan ani, fevri hareketlerle hem eşinizin kalbini kırmamak, hem de çocuğunuzun terbiyesini engellememek için yapmanız gerekenlerin birkaçının öncelikleri şöyledir:
İlk önce:
Vicdanınızın tellerine dokunmalısınız.
Rastgele de olsa, gönül diyarınızdan bazı “nağmeler” duymaya bakın.
İç dinamiklerinizdeki kimi merkezleri harekete geçirin.
Bu empati olabilir…
Acıma, merhamet hisleri olabilir…
Aslında diğer bir ifadeyle, yaşamınızın “her” gününde;
Duygularınızı, hayallerinizi, ruhunuzun içsel yeteneklerini “capcanlı” tutmanın, hislerinizi tıkır tıkır çalıştırmanın yöntemlerini bilip uygulamaya çalışmalısınız.
İşte o zaman ne eşinize, ne de ciğerpareniz olan çocuklarınıza karşı;
“Efelenme”, böbürlenme, dayılanma…
Kibirlenme, gururlanma, patlama gereği hissetmeyeceksiniz.
Bunu yapabilmeniz için, size doğuştan verilen “mahcubiyet” ve “utanma” gibi iki enerji santralinizi çalıştırmalısınız.
Merak etmeyin bu o kadar zor değildir.
Eşinizle tanıştığınız “ilk” günden itibaren evlenene kadar geçen günlerde ve aşamalarda:
Eşinize söylediğiniz “güzel” sözleri hatırlamalısınız.
Ona olan “vaatlerinizi” gözden geçirmelisiniz.
Hani ne demiştiniz:
Onu başınıza “taç” yapacağınızı söylememiş miydiniz…
Ona olan sevginizin pazara kadar değil, mezara kadar olduğunu söylememiş miydiniz…
Ya çocuğunuz için o dünyaya geldiğinde… Çocuğunuz için kurduğunuz hayalleri hatırladınız mı…
Onun o melek yüzünü sineklerden bile kıskandığınız günleri ne çabuk unuttunuz…
“Neyim var, neyim yok…Hepsi çocuğuma feda olsun…” diyordunuz ya…
“Ben çocuklarım için çalışıyorum…
Onlar olmasa, dünya yansa geçer karşısına ısınırım…” dediğinizi de hatırladınız değil mi…
Çocuğunuzun “iyiliği” için de olsa;
Ona her tokat attığınızda, onu her azarladığınızda, onun ruhunu her “dağladığınızda”…
Onu her korkuttuğunuzda, ona her kızdığınızda, çocuğunuzu her “tehdit” ettiğinizde…
Onun hakkında beslediğiniz düşünceleriniz aklınıza gelmelidir.
Bu yüzden mahcup olmalısınız…
Ona şiddet ve baskı uyguladığınızdan utanmalısınız…
“Ben buna ne demiştim, şimdi ne yapıyorum”… demelisiniz.
Çocuğunuzdan ve eşinizden çekinmeyin ve itiraf edin:
Bu işi beceremediğinizi…
Anneliği veya babalığı gereği gibi yapamadığınızı…
“İyi” bir eş olamadığınızı, aile reisliğini yüzünüze gözünüze bulaştırdığınızı…
Çocuğunuzun ve eşinizin karşısında “itiraf” etmelisiniz.
Yetersiz kaldığınızdan ötürü eziklik hissetmelisiniz.…
Karşılarında vurgun yemiş gibi durmalısınız…
Endişelenmeyin:
Hiçbir özür,
Hiçbir pişmanlık,
Hiçbir tövbe… İnsanı küçültmez ve karşılıksız kalmaz.
Gerisi kabul etmeyenin işidir.
Yeter ki siz vicdanınızın çalıştığını gösterin, heyheylerinizin çalıştığını değil…
Dr. Yaşar Kuru
—————