Eğer tuvalet eğitimine başlayacağım bir çocuğum olsaydı, öncelikle hazır olup olmadığından emin olmak isterdim.
Bunun için tuvaletini günün belli vakitlerinde mi yapıyor, yoksa bir düzeni henüz yok mu, bunu gözlerdim.
Gece bezlediğimde sabaha kadar kuru kalabiliyorsa eğer, bu bana mesane kontrolü yapabildiğini, yani tuvaletini tutma becerisinin geliştiğini gösterirdi.
Çocuğumun hazır olduğuna eminsem, kendim hazır mıyım diye yoklardım yüreğimi…
Evin ıslanması, kirlenmesi, birkaç hafta düzenimizin değişmesi, belki sokağa çıkamayacak, misafirliğe gidemeyecek olmak beni strese sokar mı, sinirlendirir mi, yorar mı diye sorardım kendime…
Eğer hazır değilsem, çocuğumu yormazdım. Hazır olmayı beklerdim.
Tuvalet eğitimini, memeden kesme, taşınma, yatak ayırma gibi dönemlere denk getirmezdim.
Çocuğumun stresi artıp, direnç gösterebilirdi çünkü…
Bu sürece gündüz eğitiminden başlar, alıştırma külotu gibi şeyler kullanmazdım.
Çocuğum altına kaçırdığında hemen değiştirmez, ıslaklığı hissedip, rahatsız olmasını beklerdim.
Her şeyin bir alışma süresi olduğunu bilir, çocuğumu zorlamaz, kızmaz, utandırmazdım.
Tuvalet eğitimi sürecinde mahremiyete özen gösterir, cinsel bölgelerine gereksiz temasta bulunmazdım.
Tuvalet yapmanın özel bir yeri olduğunu anlatır, evin diğer odalarına lazımlığını taşımazdım.
Hatice Kübra Tongar