Bir psikolog olarak çocuklarla birlikte çalıştığım ve sonrasında anneliği deneyimlediğim dokuz buçuk yıl, onların iç dünyalarını kavramada bana çocuklara ve ergenlere odaklanan psikoloji öğrenimimden çok daha fazla yarar sağladı.
Montessori sistemini uygulayan öğrenim kurumlarında öğretmenlik yaparken ve özel dersler verirken, aynı zamanda kendi çocuklarımla çalışarak, küçük çocukların davranış ve düşünüş biçimleri hakkında önemli bilgiler edindim. Evde ve sınıf ortamlarında öğrendiklerimi alarak ve bilimsel çalışmalara başvurarak, ebeveynlerin işini kolaylaştıracak birkaç beceriyi belirledim. İşte bu becerilerden bazıları:
“Hayır” sözcüğünü kullanım biçiminizi geliştirin
Araştırmalara göre, “yapma” veya “yapamazsın” arasındaki seçiminiz bile, çocuğunuzun eylemlerine sınır çizerken büyük bir fark yaratıyor. Örneğin, yürümeye yeni başlamış çocuğunuz tam da yemekten önce sizden şeker istediğinde, yalnızca “hayır” veya “yiyemezsin” demektense, “yemekten önce şeker yemeyiz, çünkü iştahını kapatır,” demek daha çok işe yarıyor. Hayır deme biçiminizi doğru ayarladığınızda, çocuklarınız sezgisel olarak daha iyi tepkiler verecektir. “Yapmayız” yanıtı ona topluluğun bir üyesi olduğunu duyumsatacağı gibi, ‘hayır’a bir açıklama da getirecektir.
Geceleyin araba kullanmak isteyen bir genç (13-19 yaş arası, teenager) söz konusu olduğunda da aynısı geçerli. “Akşam 8’den sonra arabayla dışarı çıkmamalısın. Arabayı 7’ye kadar kullanabilirsin.” Bu, arabayı belli bir saatten sonra çıkaramayacakları yolunda bir emsal oluşturacak; böylece sizden aynı şeyi sonraki gece veya izleyen hafta da istemeye niyetlenmeyeceklerdir.
Kendi kendilerini düzeltmelerini sağlayın
Yineleme, öğrenme sürecinde kilit önem taşır. Bizim evde, üç yaşındaki çocuğuma her zaman “yeniden yapma” şansı veririm. Örneğin koridorda koşarken bir resmi yere düşürdüğünde, ona yalnızca, “Haydi bir daha deneyelim” derim. Böylece, koridorda daha yavaş yürümesi için bir şansa kavuşmuş olur.
Tam olarak neyi değiştirmesini beklediğimi anlayabilmesi için, bu denemeler kimi zaman bir beş dakika alabiliyor. Örneğin “Bana süt ver,” dediğinde, “Bir daha söyler misin?,” diyorum. Ardından “Süt istiyorum,” diyor ve ben yine “Bir daha söyler misin?,” diyorum. Sonunda “Biraz süt alabilir miyim?” dediğinde, ona sevgiyle gülümsüyor ve “Elbette, tatlım,” diye yanıtlıyorum. Bu tılsımlı bir söz etkisinde bulunuyor; asla bir cezalandırma duygusu uyandırmıyor.
Yineleme yöntemiyle; büyüklerle saygılı biçimde iletişim kurma yolunda, onun küçük beyninde izler oluşturabiliriz. Aynı yöntem ergenlerde de işe yarayabilir. Büyük çocuğunuz eğer size karşı saygısızca bir yaklaşım sergiliyorsa, benim oğlumla yaptığımın aynısını yapabilir, isteklerini yerine getirmeden önce nasıl bir yaklaşım beklediğinizi anlaması için ona ihtiyacı olan sayıda şans verebilirsiniz. Unutmayın ki, onlar her zaman bir şeyler isterler!
Kardeş çekemezliğinin üstesinden gelmek
Birden fazla çocuğunuz varsa, bilirsiniz ki genellikle boğaz boğazadırlar; siz de herhalde bu durumun rahatsız edici ama normal olduğunu düşünürsünüz. Oysa bu bir kural olmak zorunda değildir.
Çocuklarınız aslında birbirlerinin en iyi dostu olabilirler. Aralarındaki ilişkiler, genel olarak aile üyelerinin birbirleriyle kurdukları ilişkilerin bir yansımasıdır. Çocukların, kendilerine eşit davranıldığı, ailede saygın ve değerli bir yerleri olduğu duygusunu taşıdığı ailelerde kardeş çekemezliğinin önemsiz düzeyde kaldığı bilinen bir gerçektir.
Her çocuğunuz, kendince özel olduğunu, evinizde ve kalbinizde özel bir yeri olduğunu bilmelidir. En büyüğünden en küçüğüne, her birine, yaşına ve yeteneklerine uygun sorumluluklar verin. Örneğin, büyük olanı evin köpeğinin gezdirilmesini ve bakımını üstlenirken, en küçük, yemek masasının kurulmasından ve sofrada kimin nereye oturacağına karar vermekten sorumlu olabilir.
Çocuklarınıza seçenekler sunun
1-3 yaş grubu çocuklarla çalıştığım yıllar boyunca, bana hep onlara seçenekler sunmam gerektiği öğretilmişti: Süt mü istersin, su mu? Çişin mi var, kakan mı? Onlara hiçbir zaman ucu kapalı sorular sormamaya çalışırdık: Susadın mı? Çişin geldi mi? Çünkü bu soruları hep “Hayır” diye yanıtlama eğilimindedirler. Bu tutumun arkasındaki gerekçelendirme basittir aslında. Kimi psikologlar bunu “karşı-irade” diye adlandırırlar – çocuğun denetlenmeye karşı içgüdüsel direnci. Onlardan istemlerde bulunmak yerine, seçenekler sunarsanız, küçük çocuklar kendileri üzerindeki söz haklarının daha fazla olduğunu hissedeceklerdir. Aynısı, daha büyük yaşlardaki çocuklar için de geçerlidir. Sözgelimi: “Arabayı akşam 8’e kadar getirecek misin, yoksa bir arkadaşının arabasını mı ödünç alacaksın?” Onlara, sizin için her durumda uygun olacak iki seçenek sunmaya dikkat edin. Eğer çocuklarınızı tanıyor ve seçenekleri akıllıca belirliyorsanız, özellikle istemde bulunmadan bile sizin istediğiniz gibi davranmalarını sağlayabilirsiniz.
Geri sayıma başvurun
Çığlık çığlığa bağıran çocuklarını oyun parkından veya oyuncakçıdan çıkarmaya çalışan anne-babalar görmüşlüğünüz var mıdır? Belki de, televizyonun kapanmasıyla birdenbire ortaya çıkan şu cinnet hâli size daha tanıdık geliyordur?
Zamanlayıcı kullanımının küçük çocuklar ve özel ilgiye muhtaç olanlar üzerinde başarılı sonuçlar verdiğini gösteren birçok araştırma bulunmaktadır. Eğer gün boyu aralıklarla süren öfke nöbetleriyle uğraşmak zorunda kalıyorsanız, az sonra olacak şeyi haber verecek bir geri sayım (veya uyarı) işlemine başvurmayı deneyin: “Parktan 5 dakika sonra ayrılıyoruz… 3 dakika… 1 dakika… Gitme zamanı.” Bu uyarı sistemi onlara; arkadaşlarıyla vedalaşma, kaydıraktan son bir kez daha kayma v.b. fırsatını sağlayacaktır.
Benim evdeki en gözde aletim mikrodalga fırın. Zamanlayıcının bip sesine her zaman uyuyorlar. Çocuklarım böylece; az sonra temizliğin başlayacağını, bilgisayar oyununa daha ne kadar devam edebileceklerini, akşam yemeğine ne kadar kaldığını bilebiliyorlar. Bir ergene, “Facebook’ta, Twitter’da… vakit öldürmek için 30 dakikan daha var,” demek, odasında dolanıp bilgisayarı hemen kapatmasını söylemekten çok daha fazla işe yarar. Öyle bir ebeveyn olmak size hiç “beğeni” (“like”) kazandırmaz.
Çocuklarınızın gözü hep üzerinizdedir
Çocuklar her zaman söylediklerinizi yapmayabilirler, ama yaptıklarınızı hep izlerler. Bir küçük çocuğa kimseye vurmamasını söyledikten sonra, birine vurduğu için poposuna bir şaplak atmak yersiz bir davranıştır. Bir ergene içki içmemesini söyledikten sonra, eğer siz her akşam bir bira veya şarap içiyorsanız, bu onun zihninde söylediğinizin tersi bir algı uyandıracaktır. İster inanın, ister inanmayın, yakın zamanda yapılan bir anket sırasında, çalışmaya katılan ergenlerin yüzde 80’den fazlası gözlerini ebeveynlerine çevirdi ve onların yanlarında olduğunu bilmekten ötürü kendilerini rahat hissettiler. Daha küçüklerin anne-babaları için nasıl da deli olduklarını bilmek içinse anketlere ihtiyacımız yok elbette. Sizi izliyor, hayranlık duyuyor ve davranışlarınızda ipuçları arıyorlar. Siz de ona göre davranın.
Bu basit becerileri günlük yaşamınıza uygulayın ve nasıl daha iyi ve daha mutlu ebeveynlere dönüştüğünüzü kendi gözlerinizle görün. Ödülünüz; daha sağlıklı, mutlu ve uyumlu, işbirliğine yatkın çocuklar olacak!
Kaynak: https://www.parent.com/7-science-backed-ways-to-be-a-better-happier-parent/?utm_source=facebook&utm_medium=oldiebutgoodie&utm_campaign=coschedule&utm_content=7%20Science-Backed%20Ways%20to%20Be%20a%20Better,%20Happier%20Parent