Eviniz bir türlü toplanmıyor, hiçbir şeye yetişemiyorsunuz ve gittikçe stres yükleniyorsunuz.
Evinizdeki eşyalar üstünüze üstünüze geliyor; mutfakta her bir davet için 12 kişilik yemek, bardak, çatal bıçak takımları, dolaplarınızda sonsuz eşya, salonda biblolar, saksılar, sehpalar, konsollar, puflar, çocukların evin diğer odalarına kadar taşan oyuncaklarından ise bahsetmek bile istemiyorsunuz.
Bitmeyen kaos
Sıradan birgün, gözünüz televizyona ilişmiş, bir elinizle çocuğunuzla ilgilenirken, öbür elinizle sürekli bir şeyler toplama eğilimindesiniz.
Öte yandan, çocuklar bu kadar çok seçeneğe rağmen uzun süre bir oyuncakla oynayamıyor, en büyük zevkleri ise koltuktan koltuğa zıplamak. Çocukları hafta sonu aktivitelerine taşımaktan yorgun, daha yapmanız gereken bir sürü şey olduğunu düşünüyorsunuz..
Akşam katılacağınız kalabalık aile toplantısı, hazırlamanız gereken sunum…
Kapıyorsunuz çocukları dışarı çıkıyorsunuz, bu sıcaklarda en iyi(?!) seçenek klimalı AVM’lere atıyorsunuz kendinizi.
Çocuklar yapay eğlence parklarında enerjisini atmaya çalışırken, siz de kendinizi tutamıyor, bir türlü bitmeyen eksiklerinizi(?!) alıyor, alıyorsunuz ve trafikte kaybettiğiniz zamana üzülürken, o kocaman poşetlerinizle evdeki eşya yığınlarına yenilerini ekliyorsunuz.
Kısır döngü böylece devam ediyor..
Ve biz kendi hayatlarımızdaki bu stresin nereden kaynaklandığını düşünürken, çocuklarımızın koyduğumuz yerde duran, mutlu, huzurlu bireyler olmasını bekliyoruz.
Daha sade bir hayat
Yaşadığımız ortamlar ve hayat ritmimizdeki karmaşa, ailemizin duygudurumunu ve günlük hayatlarımızı kuşkusuz son derece olumsuz etkiliyor.
Kim John Payne, “Daha Sade Bir Hayat” kitabında şöyle soruyor: “Ailelerimizi, ‘çok fazla’nın dört direği – çok fazla şey, çok fazla seçenek, çok fazla bilgi ve çok fazla hız – üzerine mi kuruyoruz artık?”
Şüphesiz karmaşa sadece evlerimizde değil, her şeyin en iyisine, en iyilerin hepsine sahip olma kaygımız, çocuklarımızı etkinlikten etkinliğe, bizleri ise duraksız bir iş-ev-aktivite-alışveriş koşuşturmacasının kucağına itiyor.
Bugün yetişkinlerin hayatına özgü karmaşa, hız ve strese maruz kalan birçok çocuğa, Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu tanısı konuyor.
Uzmanlar bu noktada, çocukların hayatını az eşyalarla döşenmiş sade evlerde, öngörülebilir günlük programlarla düzenlemenin, sağlıklı bir gelişim için çok önemli olduğunu söylüyor.
Böylece çocuklar azaltılmış seçenek ve uyaran sayesinde dikkatini daha kolay toplarken daha az stres yaşıyor.
Peki evlerimizi ve günlük hayatlarımızı, çocuklarımıza ve tabii ki dolaylı olarak bize daha dingin anlar sağlayacak şekilde nasıl sadeleştirebiliriz?
Evlerimizi sadeleştirmek
İşe, evlerimizden başlayacak olursak, ilk sırayı oyuncaklara vermek gerekir diye düşünüyorum. Hepimizin tecrübeyle hem fikir olduğumuz bir gerçek, çocukların çok oyuncakla mutlu olmadığı.
Bu nedenle oyuncakları ayıklarken dikket edeceğiniz ilk nokta, evde kalmasını isteyeceğiniz oyuncakların çocuğunuza gerçekten katkı sağlayacak fonksiyonel özelliklerinin olmasıdır.
Örneğin kolayca kırılan, rengarek plastik oyuncaklar yerine, uzmanlar, daha çok ahşap gibi doğal malzemelerden yapılmış, yapı, kazma, inşaat oyuncaklarını; bebekler, hayvan figürleri gibi duygusal bağ kurulabilecek oyuncakları ya da boyalar, kil, kum, hamur gibi yaratıcılık malzemeleri önermekte.
Ayrıca atacağınız dayanıksız, fonksiyonsuz oyuncaklar yerine, farklı bir çok farklı şekilde oyun kurulabilecek renkli kumaşlar, ipler ve mandallar koyabilir, “az” malzeme ile çocuğunuzun yaratıcılığını tetikleyebilirsiniz.
Dolaplarımız sadeleşirken
Dolaplarımıza gelecek olursak, ilk yapmamız gereken şey, mevsime uygun ve üzerimize tam uyan kıyafetleri hazırda bulundurarak, diğerlerini uygun şekillerde depolamak olacaktır.
Böylece, “çocuğum önümüzdeki sene de giyer” ya da “kilo verirsem giyerim” diyerek yıllarca raflarda kalabalık yapmış kıyafetlerden kurtulmuş oluruz.
Diğer ev eşyalarını ise kullanma sıklığımız, duygusal bir bağımız olup olmaması, eski-yeni durumu gibi kriterlere göre eleyebiliriz.
İhtiyacımız olmayanı almamak ise tabii ki başka bir yazının konusu..
Dengeli program nedir
Günlük hayat ritmimizi ise sadece çocuk merkezli düzenleyerek kendimize haksızlık etmememiz gerektiğini düşünüyorum. O nedenle “dengeli program”lar yapmak bu aşamada çok önemli.
Yetişkinler arasında bir anket yapsak, emin olun büyük çoğunluk çocukluk zamanlarını daha huzurlu hatırlar. Bu sadece yetişkinlikte almak zorunda olduğumuz sorumluluklarla ilgili değildir.
Çünkü o zamanlar, anne-babaların hafta sonu dahil ulaşılabilir iş telefonları, programsız iş toplantı-gezilerine göre değiştirilen akşam yemeği rutinleri, çocukların eline telefon tutuşturulmak suretiyle bir sandalyeye mahkum edildiği kapalı alan ebeveyn buluşmaları, anne-babaların kapıda beklediği çocukların muhtemelen birbiriyle değil önündeki materyallerle haşırneşir olduğu aktiviteler yoktu.
Bu saydıklarımın salt bizim bireysel olarak karşı çıkmamız ile değişmesi mümkün olmayan şeyler olduğu aşikar.
Ancak bu durumların çocuklarımızın ve bizim üzerimizde Kim John Payne’in kitabında da bahsettiği “atlatılamayacak kadar sabit stres” yarattığı gerçeğini de unutmamalıyız.
Çocuklarımızın sade hayatları
Çocuklarımız hayatı ne kadar öngörülebilir hissederlerse (gün içinde neler olacak, kiminle yemek yiyecek, kim okuldan alacak), ne kadar kendi kendine kalabilecekleri, yaratıcılığını kullanarak zenginleştirebilecekleri serbest zamanları olursa ve ne kadar doğa gibi dingin ortamlarda yaşıtlarıyla sakin zaman geçirerek stres atma şansına sahip olurlarsa, o oranda kendilerini güvende ve huzurlu hissederler.
O nedenle programlarımızı dengelemek, kendimiz için yapacağımız her organizasyonu, çocukların da keyifle zaman geçirebileceği bir hale getirmek üzere alternatifler aramamız gerekiyor.
Kontrol bizde!
Bugün teknoloji ve diğer alanlardaki hızlı gelişmelerin hayatlarımızı çılgın bir değişime götürdüğü gerçeğini yadsıyamayız. Ama hala hayatlarımızın kontrolü bizim elimizde!
Neleri değiştirip düzeltebileceğimizi görmek, bu konudaki araştırmalara ulaşmak ve gerekirse profesyonel yardım almak eskisinden daha kolay.
Sonuçta, bu karmaşa içinde kendimize ve ailemize huzurlu ve sakin bir dünya kurmak lüksünü hepimiz hak ediyoruz.
Sadeleşmek bunun ilk adımı! Göreceksiniz, sonra eviniz daha toplu olacak ve kendinize daha çok zaman ayırabileceksiniz.
Eğer konu ile ilgili daha derinlere inmek isterseniz, şu an kolaylıkla ulaşabileceğiniz birkaç kitap önermek isterim:
Daha Sade Bir Hayat – Kim John Payne
Derle, Topla, Rahatla- Marie Kondo
SADE – Begüm Başoğlu & Ege Erim
Hülya Saraçoğlu Akhan