Varsın paranız olmasın.
Varsın tek eksiğiniz para olsun.
Paranın geçer akçe olmadığı tek yer çocuk yetiştirme konusudur.
Hatta birçok kez, çocuk ruh dünyasına zarar verenin “para” olduğuna tanık olmaktayız.
Çocuk;
Oyuncaksız da yetişir, ancak “oyunsuz” yetişmez.
Tek bir oyuncak bile almadan, evdeki birçok materyal oyun aracı olabilir.
Ebeveyn olarak bu konuda pek bilginiz olmasa da, kaşığı, tabağı, minderi, yastığı sürün çocuğun önüne, o size yol bile gösterir.
Mesela;
Benim çocukluğumda hiç oyuncağım olmamıştı.
İlk oyuncağım 6 yaşındayken tekerleri olmayan bir traktördü.
Evimizde halı falan yoktu.
Rahmetli annemin kır işi olmayan mevsimlerde el tezgahında dokuduğu kilimler vardı.
Bilirsiniz onlar genellikle yol yol olurdu.
O traktörle kilimlerin yola benzer dar uzun yerlerinde ne oyunlar çıkarırdım.
Her sefer farklı oyunlar icat ettiğime şaşarlardı.
Akranlarımın rengarenk, çeşit çeşit oyuncakları vardı.
Oynamam için çok az verirlerdi. Kolayını bulmuştum.
Bizde bolca tavuk vardı. Yumurtadan yana sıkıntımız yoktu.
Yani alıp götürsem bana kızmazlardı.
İnanır mısınız, ilkokul bitene kadar her gün 3-4 yumurtayı alıp arkadaşlarıma, onların oyuncakları ile oynama karşılığı verirdim.
Sonra, benim bisikletim de olmamıştı. Ta ki ortaokulun ikinci sınıfında çalışmaya başlayana kadar.
Şehirde yatılı okuduğum ortaokulun ikinci, üçüncü ve lise birinci sınıflarında hem çalışıyordum, hem okuyordum.
Hocalarıma bu konuda minnettarım.
Çünkü bana esnek zaman tanıyorlardı.
Yurdumuz ücretsizdi.
Sadece günde üç öğün yemek paralıydı.
Okul araç gereçleri de paralıydı.
Ailem, bu masrafların hiçbirini karşılayacak durumda değildi.
İşte hocalarım bunu bildiği için, bana iş ve okul konusunda toleranslıydılar.
Öyle ki, Türkiye’ye göç ettikten sonra da sürekli çalışarak okudum.
Hiç unutmuyorum;
On yaşımdayken bir gün annem beni uzak köydeki birinci derece akrabamıza götürmüştü.
Erkek olan kuzenimle aynı yaştaydık. Onların maddi durumları bizden çok çok iyiydi.
Bir de baktım ki kuzenimin harika bir bisikleti var.
Ben de köyde, yumurta karşılığı bisiklet sürmeyi öğrenmiştim.
Oh, dedim. Şimdi bol bol bisiklete bineceğim. İçim içime sığmıyordu.
Hemen avluya çıktık.
Ondan bisikletini avluda tur atmak istedim.
Vermedi.
‘Olmaz’ dedi.
‘Neden ama?’, dedim.
‘Para verirsen olur’ dedi. ‘Bir tur 1 lira…’
Hay aksi, para da yok, yumurta da.
Yalvar yakar annemden para isteyerek sadece birkaç tur atabildim.
O ise koca gün bisikletinin üzerindeydi.
Galiba 2 gün kaldık, ne annesi ne babası bu konuda araya girmedi.
Yani ücretsiz bisiklet sürmem konusunda.
Çocukluğumda;
Çerden çöpten, çaputtan oynadığım oyun türleri sayısı kadar, şu anda hiçbir çocuğun evinde oyuncak olduğuna inanmıyorum.
Üstelik şimdilerde kimin evine misafir olmuşsam, koli koli oyuncaklar görüyorum.
İşte benim uyduruk oyun türlerim, o oyuncaklardan fazlaydı.
Ama hiç oyuncağım yoktu.
Bana oyuncak bile alamayan annem babam, öylesine bir annelik babalık yaptılar ki şimdi onların arkasından onlara şöyle sesleniyorum:
– Yaşadığımız dünyanın tapusu bende olsa, hiç gözümü bile kırpmadan bu dünyayı parsel parsel satar, parasını onlar adına bağışlardım.
Ne demek istediğimi çok iyi anladığınızı düşünüyorum.
Çocuklarınızın sizlerden istediği sadece dillere destan bir annelik babalık sergilemenizdir.
Dr. Yaşar Kuru