Dün okuldan dönerken yolda koca bir kırık dal bulduk.
Alsak mı almasak mı, alsak da ne yapsak diye düşündük.
Eskiden dedi çocuklar sonbaharda yeni yıl ağacı gibi sonbahar ağacı süslerdik ya; gene süsleriz.
Sonra bu genç arkadaşımız sırtladı dalı.
Epey de büyük ha; zor geçirdik kapıdan.
Şekli benziyor, dilek ağacı olsun mu dedim.
Evde bir sürü kurdele vardı.
Birlikte kestik, birlikte bağladık.
Sonra gidin bir kağıda dileklerinizi yazın, asalım dedim.
Böylece içlerinde olup bitenlere ulaşmak için bir fırsat oldu dilek ağacı.
Misal arkadaşlardan biri; bir arkadaşının doğum gününe gitmeyi çok istiyormuş ama annesinin programı o gün dolu olduğu için gidemeyecekmiş…
Mutsuz yüzler, kırık kalpler, göz yaşları falan…
Dilek ağacına trip atıyor.
O zaman annesi bir baksın bakalım programını ona göre ayarlayabiliyor mu, bir kaydırma falan yapılıp gün boşa çıkarılabiliyor mu?
Şimdi penceremizde koca bir dilek dalı var.
Biz dilek dilemeyi seven milletiz; biliyorum ki, gelip geçerken dilek ağacını gören herkes içinden bir dilek dileyecek.
Ben olsam kaçırmazdım yani fırsatı.
Sizinle de paylaşarak kamuya açmış olduk dilek ağacımızı.
Buyrun efendim sizindir; ağacımızın resmi açılışını sizinle yapalım; kurdeleyi sizinle keselim.
Şermin Yaşar