Annelerinden ve babalarından, öğretmenlerinden ve idarecilerinden değer görmeyen, “sen bizim için değerlisin” mesajını almayan çocuklar ve gençler; gündem olmak, muhatap alınmak için “yaramaz” olmayı tercih ediyorlar.
Kendilerini adam yerine koymuş gibi yapıp, sosyal statü kazandırarak bir bakıma rütbe veren örgütlere, çetelere girip; kolayca suç işleyebiliyorlar.
Bir yerlerde, birileri tarafından değer görme ihtiyacı; insanları içkiye, kumara, fuhşa, zinaya, hırsızlığa, yolsuzluğa sevk edebiliyor.
Bunun için; gerekirse, kendisine ve çevresine zarar verme yoluna bile gidebiliyor.
Benlik değeri zayıf olanlar; bulundukları çevre ve ortamlarda, kolayca itilip kakılıyorlar.
Kendilerini aciz, güçsüz, beceriksiz gördükleri için; kullanılmaya, sömürülmeye, istismar edilmeye müsait hale geliyorlar.
Cinsel kimlik sapmaları, ahlaki zemin kaymaları; değersizlik duygusunun tetiklediği psikososyal arızalar.
İnsan bir düşmeyegörsün; bu kuyunun içinde, her türlü yılan ve çıyan var.
Caniler, seri katiller, teröristler, intihar eylemcileri; daha çok, değersizlik duygusundan kurtulup, kendilerini değerli hissetmeye çalışanlar arasından çıkıyor.
Bir ateş ki bu; içindekini de, dışındakini de yakıyor.
Eşinden umduğu değeri göremeyen, bulamayan hanımefendiler ve beyefendiler; kendilerine değer verecek başka muhataplar arıyorlar.
Kültür ve yaşayış durumlarına göre, ya eşlerini aldatıyor; yahut, erkekler, ikinci eş formülüne razı olabilecek kadınlar buluyorlar.
Baba şefkatinden ve merhametinden mahrum büyüyen genç kızlar; evlenirken, o ihtiyacı karşılayabilecek yaşlı erkeklere, daha kolay evet diyebiliyor.
Anne şefkatinden ve merhametinden mahrum büyüyen delikanlılar ise; kendilerine anne gibi davranabilecek bir eş isteyebiliyor.
Köklü ve kesin çözüm; sevmek, saymak değer vermek.
Allah’ın bize lütfu olan eşlerimizi, çocuklarımızı, öğrencilerimizi; saygıdeğer hanımefendiler ve beyefendiler olarak görmek.
Gönülden gelen bir dil ve üslupla; “iyi ki varsın, şükür ki benim eşim, çocuğum, öğrencimsin” diyebilmek.
Bitkiye ya da ağaca su döker, gübre eker gibi sevgi ve saygı göstererek; zayıf yönlerini değil, kuvvetli yönlerini sayabilmek.
Zekeriya Erdim