Anaokullarında hiç susmayan, cıvıl cıvıl, neşeli çocuklar…
İlkokullarda konuşan, gülüşen, bağıran, heyecanlanan çocuklar…
Ortaokullarda yavaş yavaş sessizleşen, ağır abi ya da kibar kız rolüne bürünmüş gruplaşan çocuklar…
Liselerde ise sessizlik, ikili takılmalar ya da gruplar, sohbet denen bir şey yok, ha varsa da kullandıkları dili anlamak mümkün değil.
Peki ne oluyor da bu çocuklar bu hale geliyor?
Merakları, neşeleri, heyecanları, şen şakrak halleri yok olup gidiyor?
Eğitim sistemi değil mi?
Hayır efendim sistem falan değil suçlu.
Üzülerek söylüyorum ama ilk önce suçlu biziz.
0-3 yaş agular, alkışlar, konuşması için çabalar, masallar okumalar…
3-6 yaş kendi haline bırakmalar, oyuncaklara boğmalar, her istediğini almalar,
Teknolojik imkanları ellerine sunmalar. (Ee, ilk heves bitti tabi kendimize de vakit ayırmak lazım. Kreşe de başladı nasılsa orada her şeyi öğretiyorlar, evde de sessizlik hakkımız tabi)
6-10 yaş.
Çocuklar için en sancılı dönem tabi aileler için de öyle.
Aslında çok keyifli olması gerekirken, filancaların başarıları, öğretmenlerin beklentileri, ailenin telaşı, çocuğun üzerindeki baskı…
İlk günlerde başlıyor bu tantana.
Okudu okumadı, yazdı yazmadı, öğrendi öğrenmedi…
Uslu, yaramaz, hiperaktif…
2. ve 3. sene ise hadi bakalım sınavlar…
Kim yüksek almış, bizimki neden alamamış, hadi çocuk ders,ders, ders…
Anneler gitti artık evdeki öğretmenler geldi.
Bağırışmalar, cezalar, ödüller, ithamlar, suçlamalar…
4. Sınıf ise tam bir kabus…
Burs sınavları var ya…
Çocuklar gitti yarış atları geldi…
Okul, ödev ,ekstra ders, kurs…
O sınav senin bu sınav benim hadi koşun…
Aa, beraberinde ön ergenlik.
Çocuğun kendini bulma savaşı…
Kimisi başardı, kimisi başaramadı…
Peki o evlerde o süreç nasıl yaşandı?
O çocuklar bu süreçten nasıl nasibini aldı?
Ortaokul geldi çattı.
Vay efendim benim çocuğum asosyal bir hal aldı.
Laftan sözden anlamaz, odasından çıkmaz oldu.
Telefon, tablet elinden düşmez oldu.
Lisede ise, çocuk evde görünmez oldu.
Sesini duyamaz, yüzünü göremez, hiçbir yere gidemez olduk.
Bizim çocuğa bir haller oldu…
Peki kim bu hale getirdi?
Bizler…
Düzene, sisteme yenik düştük hepimiz.
Hırs yaptık kendimizce farkında olmadan.
Sadece akademik başarıya odaklandık.
Varsa yoksa not dedik, birincilik dedik.
Unuttuk onların çocuk olduklarını ve bu yılların telafisi olmadığını.
Sistem bu dedik.
Sistemi içten içe besledik.
Öğretmenlerin görevini üstlendik.
Eksiği tamamladık, anlamadığını sormasını sağlamadık.
Öğretmenin gözüne girmek için çabalayıp ilgili anneler ve babalar olduk.
Daha az ilgilenenleri de buna mecbur ettik.
Ders derste öğrenir, tekrarı evde yapılır,
Anlaşılmayan konuyu öğretmen tekrar anlatır sistemini yerle bir ettik.
Öğretmenin konuyu hızlı geçmesine fırsat verdik.
Her çocuk her ödevi, her soruyu yaptı çünkü,
Sınıflarda başarı çıtası aldı başını gitti.
Ve bizlerde bırakın çıtayı yakalamayı,
Çıtanın en üstüne yerleşmek için çocukları heba ettik.
Yalan mı?
Ben de bu sistemin içindeyim.
Hepsini ben de yaşıyorum.
Hem liseyi, hem de ilkokul dönemini birebir yaşıyorum.
İnanın bu çabalar önce çocuğunuza sonra da size zarar veriyor.
Evet bir sistem var.
Sürekli güncelliyor kendini.
Biz de belirsizlik üzerine varsayımlarla heba ediyoruz her şeyi.
Sistem bir tane.
Milyon tane çocuk da bu sistemin içinde.
Sadece sizin çocuğunuz değil…
Başarı veya başarısızlık sadece sizin çocuğunuzu etkilemeyecek.
Hepsi bu düzenden nasibini alacak.
Sistem her çocuğu vuracak.
Asıl kazananlar kimler olacak biliyor musunuz?
Ailesiyle ilişkileri, bağları güçlü olanlar.
Aile bağları güçlü demek; sağlam bir kişilik demek, eğriyi doğruyu ayırt edebilmek demek, vicdani değerlere sahip olabilmek demek, sorumluluk alabilen, öz güven sahibi olan, ayakları yere basan ve bastığı yerdekileri de fark edebilen bir birey olabilmek demek.
Bizler sadece üniversiteye gidecek çocuklar yetiştirmiyoruz.
Yarının annelerini babalarını yetiştiriyoruz.
Bu değerleri atabildiyseniz çocuğunuzun temellerine, er ya da geç kendi akademik başarısının sorumluluğunu üstlenebilecek emin olun.
O yüzden, bırakın çocukluklarını yaşayabilsinler.
Küçük yaşlardaki sahip olduğu neşelerini, heyecanlarını, hayallerini almayın ellerinden.
Bizler ne okul birincileri gördük hiçbir yere gelemeyen…
Bunun yanında okulla, dersle hiçbir alakası olmayıp da son senelerde bu bilince erip birçok başarıya imza atıp hayallerine ulaşan çocuklar da gördük.
Bu yüzden bizler asıl başarının tanımını tekrar sorgulamalıyız…
Bu dönemlerde atılan yanlış adımların çocukları ne hale getirdiğini araştırıp sorgulamaya kalkarsanız emin olun dinleyeceğiniz yaşanmışlıklar sizi çok etkileyecektir.
Psikolojik destek alan, ilaçlarla yaşamaya mahkum bırakılan, hatta o küçüçük bedenlerinde bu kadar baskıyı kaldıramayıp yaşamına son veren çocukların olduğunu hatırlatırım size.
Aile, Öğrenci ve Yaşam Koçu
————–