Anneanne: Müşteri yemek yiyor kızım gidilmez yanına.
Küçük kız : Biz konuşuyoz onunla.
Anneanne: Müşteri ile konuşulmaz kızım. Değil mi? (diyerek bana bakıyor anneanne)
Ben: Konuşabiliriz. Ben de seninle konuşmak isterim. Sende istiyorsan eğer konuşabiliriz Efsun.
Bu diyalog kahvaltı yaptığım bir yerde 3 yaşında ki bir kızla anneanne arasında geçiyor.
Anne ve baba rahat.
Devamlı geliyorum.
Küçük kız çok sosyal.
Bütün komşu esnaflarla samimi muhabbet halinde.
Dükkan önüne kurulan haftalık pazarda ki pazarcılarla sohbet halinde.
Ne güzel.
Kendine güveniyor.
Konuşuyor.
Kendinden bahsediyor.
Sorular sorular ve meraklı.
Ne güzel meraklı olması.
Bu küçük kız sürekli anne-babasının bu küçük işletmesin de duruyor.
Ve müşterilerle sürekli ilişki halinde ve anane müşteri ile konuşulmaz diyor.
Düşünsenize buraya sadece müşteriler geliyor.
Çocuk ilerde insanlar kendisiyle diyalog kurmak için adım atmadıkları müddetçe harekete geçemeyebilir.
Kendi istediği için bile konuşamaz.
Karşı taraf düşüncelerine girip konuşmak istediği anlasın diye bekler.
Halbuki anneanne “Müşteri ile konuşulmaz!” demek yerine;
“Abiye bir soralım bakalım yanına oturmanda ve onunla konuşmanda bir sakınca var mı?, abi de istiyor mu?” diyebilir.
Bu diyalog çocuk için şu anlama gelecektir.
“Evet, ben konuşmak istiyorum ve konuşabilirim de. Birde konuşmak istediğim kişi de bunu istiyor mu bunu öğreneyim.” demeyi öğrenir.
İletişim ve ilişki 2 taraflı olur.
Müşterilerle konuşulmaz yerine, müşteri ile konuşulabilir tabi müşteri de isterse.
Bu aynı zamanda küçük kız içinde bir bir seçenek oluşturur.
Benimle her konuşmak isteyenle konuşmak zorunda değilim. Benimde konuşmama seçeneğim var.
Bu küçücük diyaloglar zamanla damlaya damlaya göl olur.
Söylediklerinizin ne anlama geleceğini bir tartın.
Lütfen!
Sevgilerimle
Ziya Ünlütürk
Uzm. Klinik Psikolog