Çocukların kurduğu cümleler, onların masumiyetini anlatır mı size de?
Kafamdan geçen ne çok şey var, toparlayayım derken şimdi birbirimizi her sabah bir şekilde şımarttığımız iş arkadaşım çantasından “Hazır mısın?” diyerek birazdan aşağıya fotoğrafını sizin için bırakacağım o şekerlemeleri çıkardı.
Sonra sordu: “Sana neyi anımsatıyor?” Ona, Harry Potter’daki Dumbledore’nin kulak kiri tadına benzettiği Bertie Boots’un fasulyelerini hatırlatıyormuş.
Meğer ikimiz de aynı şeyi düşünmüşüz. Ne mutlu bize ki, çocuk yanımız hala hayatta…
Çocuk Memoş
Aslında yazının girişi Memoş ile olacaktı.
Birkaç gün önce Fizyoterapist kardeşim, küçük bir çocuk olan hastası Mehmet, yani Memoş ile olan maceralarını anlattı ve bu sabah bu konuları düşünmeye başlayınca aklıma gelen ilk şey yüzünü hiç görmediğim, ama aklını çok sevdiğim Memoş oldu.
Çevremizde bıcır bıcır konuşan çocukları duyunca hep deriz ya,“Büyümüş de küçülmüş” diye, hah tam da öyle çünkü Memoş.
Hemen aralarında geçen konuşmayı aktarıyorum. Ama okurken karşınızda meraklı, kocaman kocaman size bakan bir çocuk hayal etmeyi unutmayın.
D: Memoş, bakayım tişörtünde ne yazıyor merak ettim.
M: Ne yazıyormuş Deniz Hoca?
D: “Kanka” yazıyormuş Memoş.
M: Kanka ne demek Deniz Hoca?
D: Yakın arkadaş demek.
M: Benim hiç yakın arkadaşım yok.
D: İstersen biz seninle arkadaş olabiliriz.
M: Yok olmaz.
D: Aa, neden?
M: Arkadaş değiliz ki biz, bazen bana kızıyorsun sen…
Çocuk yanımız bizim olan
Memoş kabul etmek gerek ki akıllı bir çocuk. Bilmiş bilmiş cümleler kurarak konuşmaya bayılıyor.
Aslında her çocuk gibi. Burada size öyle uzun uzun örnekler yazamam elbet, ama ben bu olayda Memoş’un dünyasına ve duygusal zekasına bayıldım.
Acaba büyürken unutulur mu bu halleri? En önemlisi kendisi unutur mu Memoş yönünü?
Hayat şartları bizi olduğumuz yerden çok uzaklara bırakabiliyor bazen. Aslında hepimizin içinde bir Memoş var.
Sadece onu hayatımızın hangi dönemecinde kalbimizin en gizli odasına kilitliyoruz, onu bilmiyorum. Ne zaman unutuyoruz içimizde bir çocuk olduğunu…
İçimizin çocuk yanı var. Yoksa kaç yaşında kızlar bir şekerin rengine aldanamayız hala, üstüne filmlerden benzetmeler yapıp çocuksu ruhlarla yiyemezdik. Hele hiç şeker sevmeyen ben…
Ya da Deniz, çocukla çocuk olamazdı…
Çocukla çocuk olsak ya
Kendi içimizdeki çocuk, belki çocukla çocuk olduğumuzda döner gelir. Belki de küsmüştür bize.
Bilirsiniz, çocuklar çabuk küser, ama kolay unutur. Eminim o sizi affetmeye hazırdır.
Siz yeter ki kendinize bir şans verin. Yeter ki çocukluğunuza sahip çıkın.
Savaşın ortasında bile elinde parçalanmış bebeğiyle, taşlarla, kumlarla oyunlar kuran çocukları gördüyse bu gözler, mutsuzluğu kabul eden çocuk var mı sizce?
Belki de karamsar yanınızdan, mutsuz hallerinizden sizi içinizdeki çocuk kurtaracaktır, kim bilir…
Metroda, otobüste, yolda, markette bir çocuk gördüğünüzde onun gözlerinin taa içine bakın ve kendinizi bulmaya çalışın mesela.
Bugün olmasa da elbet bir gün, çocuk yanınız size gülümseyecek. Siz yeter ki içinizdeki Memoş’a “Merhaba!” demekten çekinmeyin ve onu hep çok sevin.
Çocuk yanını sevmek, kendini sevmeye başlamak için en doğru başlangıç. Çocuk yanınıza gülümsemeniz ve onun sizi affetmesi dileğimle…
Damla Karakuş
Aşağıdan diğer faydalı yazıları okuyabilirsiniz…