“Sürekli saçma sapan oyun oynuyor!” dedi dostumuz.
Çocukların oyunları saçma sapan değildir dedim.
Biraz üzerinde konuştuk, sizlerle de paylaşmak istedim.
Biliyor musunuz yapılan çalışmalar anaokullarında serbest zaman etkinlikleri sırasında çocukların yaratıcı düşünce becerilerinin daha iyi geliştiği sonucu ortaya çıktığı sonucuna ulaşmış ve yurt dışında bazı okullarda serbest zamana ayrılan süre arttırılmış.
Peki bizde durum ne?
Daha çok kurallı yapılandırılmış oyun hatta ders saatleri var.
Serbest oyuna ayrılan süre 45 dk- 1 saat arasında.
Okullar da kendi çapında haklı çünkü veliler serbest oyuna fazla vakit ayırıldığında “Çocuklar çok başı boş bırakılıyor” diye sitemde bulunuyor.
Peki bu işin orta yolu ne?
Öncelikle evde çocuklarımızla elbette oynayacağız özellikle üç yaşından önce oyun kurmakta zorlanıyorlar.
Rehberliğe ihtiyaçları oluyor.
Eee biz de ebeveyn olarak çocuğumuzla kaliteli, neşeli, keyifli zaman geçirmek için oyunların peşine düşüyoruz.
Ama üç yaşından sonra artık çocuklar yavaş yavaş sembolik oyun oynamaya başlıyor.
Hiç unutmamam Demir bir gün buzdolabını açıp, içinden sucuğu çıkarıp, kulağına tutmuş “Alooo aloooo” demişti!
Buyrun sembolik oyuna güzel bir örnek.
Ben de hemen fırsatı değerlendirip, yumurtayı alıp “alooo” diyerek kulağıma tutup, oyununa katılmıştım.
Hey gidi günler ne çabuk geçti.
Neyse üç yaşından sonra diyordum kendi kendilerine oyunlar kurmaya başlıyorlar.
Yerde yatıp yuvarlanmaları da bir oyun, anlamsız kelimeleri bir araya getirip şarkı, tekerleme söylemeleri, kendi etraflarında dönüp dönüp yere düşmeleri de oyun.
Bunlar anlamsız diye çocuklara sürekli oyun öğretmeye çalışmayalım.
Onlar oyunun uzmanı zaten ve kendilerine iyi gelen oyunları biliyorlar.
Sürekli oyun sunduğumuzda kendileri yaratıcı oyun üretemeyip, yetişkine bağımlı olabiliyorlar.
Her şey dozunda güzel.
Yani sözün özü biraz biz, bolca onlar oyun üretecek.
Doç. Dr. Saniye Bencik Kangal