• Eğer çocuk veya yetişkin;
– Hafifleyeceğini, rahatlayacağını, anlaşılacağını hissetmezse, asla sizinle iletişime geçmez.
– Anlat dersin, anlatmaz… konuş dersin, konuşmaz…
– Zira çocuk şunu düşünür:
– Eğer anlatacaklarım ortaya yeni sorunlar doğuracaksa; annem, yeni sorular soracaksa gıkımı çıkarmam…
• Mantık kurallarına, zihni temellere dayandırılan iletişim tarzları, karşındakini anlamaya yönelik değildir.
– Bilakis; topu taca atmaktır… zaman kazanmaya çalışmaktır… karşındakini oyalamaya yöneliktir.
– Bunun yerine;
– Hislerinizi, duygularınızı öne çıkararak karşınızdakini dinler ve onunla öyle konuşursanız; hem siz, hem de o çok rahatlamış, hafiflemiş olur.
• Böyle bir iletişim kurmanın belirtileri;
– İşi-gücü bırakarak konuşmak ve dinlemektir.
– El işte, göz oynaşta olmamalıdır.
– Bu konuda en etkili faktör; “fısıltı” ile, karşınızdakinin duyabileceği ses tonu ile konuşmaktır.
– O nasıl konuşursa konuşsun…ister bağırsın, ister kükresin.
– Şayet sizin sesiniz yumuşacık olursa, onun ruhuna meltem esintileri gönderirse; o da size kısa bir zaman içinde uyum sağlayacaktır.
• Bu konuda başarılı olmanızın tek anahtarı;
– Önce; evde, dışarıda, alışverişte… iş yaparken, yürürken, konuşurken “yavaş” olmanız ve “sakin” hareket etmenizdir.
– İlk işiniz bu olsun…bir süre bunun antrenmanını yapmalısınız ve mesafe almalısınız ki; sonra bu halinizi iletişimlerinize uygulamalısınız.
• Aksi halde;
yani, her işte “hızlı” lığınız, çevikliğiniz, çabukluğunuz sürerse, bunun zıddını konuşmalarınıza yansıtmakta çok zorlanırsınız.