Öyle bir ülke düşünün ki, bir çocuğa tecavüz edildiğinde ya da bir çocuk şiddet gördüğünde halkının empati yapabilmesi için cümlelere “Sizin çocuğunuzun başına gelseydi….” diye başlamanız gerekiyor.
Öyle bir medya düşünün ki tecavüzcünün ya da katilin adı yayınlanmazken çocuğun kendisi ve ailesi alabildiğine deşifre ediliyor.
Videolar paylaşılıyor, röportajlar yapılıyor.
Öyle bir adalet düşünün ki onlarca kişinin tecavüzüne uğrayan küçücük kızın dosyasına “Kendi rızasıyla yaptı” diye not düşülüyor.
Tacizcinin avukatı “Videoları bende izledim hakim bey, çocuğun oral seks sırasında keyif aldığını düşünüyorum” diyor.
Öyle bir komşu düşününki çocuğun çığlıkları gelirken “Aile meselesine karışılmaz” diyor.
Ekranlarda konuşan öyle uzmanlar var ki, küçücük çocuğun yaşadığı bu durumu “Anne baba ilgisizliği” diyerek suçu ailelere yıkmaya çalışıyor…
Öyle bir meclis düşünün ki koruması gereken çocuklarla ilgili önergeyi çoğunluğun oyuyla reddediyor.
Ceza yasaları değişmiyor, tecavüzcüye cezayı devlet değil hapisteki suçlular veriyor.
En kötüsü de bu ülkede öyle anne babalar varki;
“Eee komşu hocam şikayetçi olamayız, anlatmayalım aramız kötü olur, o benim abimin oğlu nasıl yok sayarım” diyor.
Kimse duymasın diye olayı kapatmaya çalışıyor.
Şimdi geriye yaslanın ve gözlerinizi kapatarak şunu hayal edin;
Küçücüksünüz…
Henüz o masum gözlerinizle dünyayı tanımaya çalışıyorsunuz.
İnsanlara güvenmeyi öğrenmeye çalışıyorsunuz.
Kendi bedeninizi bile hala tanımıyorsunuz.
Çevrenizde ona güvenmeniz gereken insanlardan birisi yanınıza geliyor.
Elleriyle minik vücudunuza dokunuyor.
Önce sizi sevdiğini düşünüyorsunuz, çünkü tecavüz ne onu bile bilmiyorsunuz.
Sonra kıyafetlerinizi çıkarıyor.
Siz banyo yapacağınızı düşünüyorsunuz.
Anlam veremiyorsunuz.
Bütün vücudunu üzerinizde hissediyorsunuz.
Ağlamak istiyorsunuz, tehdit ediliyorsunuz.
Sizi koruması gereken herkes gözlerini kapatıp izliyor.
Tıpkı bir sinema filminde patlamış mısır yiyenler gibi.
Filmin tadı bozulmasın diye sizden çığlık atmamanızı istiyor gibi…
Peki ya gerçekten böyle bir film olsaydı, kaç kişi izlerdi?
Kaçımız son sahnesine kadar merakla izlerdik bilmiyorum.
Ama bildiğim, koca bir ülke olarak izliyor gibiyiz.
Peki, ya sonra…
Artık hayatınızda silemeyeceğiniz bir anı var.
Bununla büyürken başetmeniz gerekiyor.
Artık siz de tecavüzü öğreniyorsunuz.
İnsan ilişkilerinizde sınırlarınızı yitiriyorsunuz.
Kullanmaya ve kullanılmaya en açık hale geliyorsunuz.
Küçük çocukları sevemiyorsunuz.
Hatta kendi çocuğunuzu bile.
Ya da tam tersi oluyor.
Artık bir zamanlar mağduru olduğunuz bu durumun baş rol oyuncusu olmaya başlıyorsunuz.
İnsanlığa küsüyorsunuz.
Hatta hayata…
Sonrası mı?
İşte onu ben anlatmayacağım…
Onu da okuyanlara bırakıyorum…
Şimdi “Ya sizin çocuğunuzun başına gelseydi?”
Uzman Psikolojik Danışman