Çocuk bazen kendisine bırakılmalıdır…
Zira çocuk;
Ağlamak isteyip de ağlayamayınca,
Üzülmek isteyip de üzülemeyince,
Bağırmak isteyip de bağıramayınca,
Öfkelenmek isteyip de öfkelenemeyince bu kez şunu yapamaz hale gelebilir:
Sevinmek istediğinde sevinemez, gülmek istediğinde gülemez, coşmak istediğinde boşamaz, susmak istediğinde susamaz, sakinleşmek istediğinde sakinleşmez.
Çocuk aslında;
– Sürekli mutlu olma arayışında değildir.
– Sürekli oyundan ve yoğun etkinlikten sıkılır.
– Her an anne baba ilgisi peşinde de değildir.
– Hep gülmek, hep neşelenmek temel arzusu değildir.
O, hayatı;
– Acısı ile, tatlısı ile yaşamak ister.
– Kimi zaman ağlamaya, üzülmeye hazırdır.
– Bazen de derin düşüncelere dalmaya,
– Akranlarıyla, annesi babasıyla kavga etmeye, onlarla itiş kakış, bağırış çağırış içinde olmaya odaklıdır.
– Öfkesini yansıtmak, gücünü denemek ister…vs.
İşte, çocuğun bu dünyasından habersiz olan bazı ebeveynler çocuklarını;
– Orantısız severek,
– Onlara aşırı ilgi göstererek,
– Onlar için oyun etkinlik çizelgeleri düzenleyerek,
– Onların göz yaşlarını anında silerek,
– Karınlarını anında doyurarak, tüm ihtiyaçlarını anında karşılayarak,
– Dalgınlıklarına, öfkelerine, serkeşliklerine katlanmayarak,
– Üzüntülü hallerini hazmetmeyerek…çocuklarının ruh dünyalarına ağır yükler bindirebilmekteler.
Böylece bunalan çocuklar hayat şartları karşısında tahammülsüz, agresif, uyumsuz tavırlar sergileyebiliyorlar.