Doktor ve sağlık görevlisi,
Akademik eğitim görevlisi,
Dış dünyanın yaşam düzeni,
Çalışma ve görev koşulları,
Misafirler ve diğer bazı yetişkinler çocuk karşısında “mekanik”, “cezalandırıcı” olabilir.
Ancak;
Bürün anneler babalar başta kendi çocuklarına karşı sadece “organik” ve “tanzim edici” olmakla görevlidir.
Mekanik olmayı, cezalandırıcı olmayı akıllarından bile geçirmemelidir.
Çocuk ruh dünyası, ebeveyninden böyle bir görev beklemek ve bulmak üzere tasarlanmıştır.
Şayet;
Ebeveyn de, diğer dış dünya unsurları gibi mekanikleşirse, cezalandırıcı olursa, çocuğun annesine babasına karşı olan tavır ve davranışları, dış dünyadaki ilgili hedeflere olan tavır ve davranışların “aynısı” olur.
Böyle bir çocuk tavrı karşısında öfkelenen ebeveyn, çocuğu şöyle uyarma gereği duyar:
– Ben annenim senin annen, bana yabancılara davrandığın gibi davranamazsın.
– Karşında baban olduğunu unutma. Başkalarıyla konuştuğun gibi benimle konuşamazsın, kendine gel.
– Annenin babanın karşısında ne biçim yayılarak oturuyorsun öyle, senin karşında arkadaşın yok, topla kendini.
– Babanın yanında ayak ayak üstüne atmaya utanmıyor musun sen oğlum? Kahvehane müşterisi yok senin karşında, baban var baban.
– Eve girerken selam verilir oğlum, burası ahır değil. Annene babana saygılı ol biraz…vs, ama bunların hiç yararı olmaz.
Yani çocuk bu uyarılarla “değişmez”.
Zira o, bu boya gelene kadar sizden, yeme-içme-barınma hizmeti dışında, diğer dış dünya insanlarından daha “farklı” karşılama, muamele görmedi ki.
Bu yüzden size farklı davranma “gereği” içselleşmedi içinde.
Dış dünyadaki insanlar ve kurumlar ona sert davrandı, bağırdı, onu ayıpladı, suçladı, utandırdı, tersledi, ceza verdi; siz de ona ayni muamelede bulundunuz.
Bu nedenle bilmenizde büyük yarar vardır ki, çocuğunuzun size olan tutumlarında asla bir “kasıt” yoktur.
Onun o tutumları, gördüğü muamele sonucu otomatiğe bağlanmıştır.
Öyle ki, sizin yukarıdaki uyarılarınıza anlam dahi veremez.
Üstüne üstlük bu yüzden de size öfkelenir.