Biz çok sık travma yaşayan bir ülkeyiz.
Travmada illa ki bireysel bütünlüğümüzü tehdit eden olayı bizzat yaşamış olmamamız gerekmiyor.
Haberlerde ve sosyal medyada denk geldiğimiz her olumsuz olay bir travma unsuru bizim için.
Misal, ben Eylül ve Leyla’yı günlerdir aklımdan çıkaramıyorum.
Tam komik bir şey okuyorum, gülecekken aklıma aileleri geliyor. Susuyorum.
Dünyanın çeşitli yerlerinde yapılan araştırmalar, stres ve travmanın üstesinden gelebilmek için sosyal desteğin en güçlü koruma olduğunu göstermiştir.
Sosyal destek, yalnızca bir arada olmak demek değildir.
Esas mesele KARŞILIKLILIKTIR.
Yani, etrafımızdakilerin bizi gerçekten görmesi, duyması, hissetmesidir.
Ben ağlarken onun da kalbinin acımasıdır. Bir arada olmaktır.
Hiçbir doktor, sevgi ve birlik reçetesi yazamaz.
Bunu ancak biz istersek başarabiliriz.
Ama sosyal medyada birbirini linç eden yüzlerce kişiye denk geliyorum.
Hem de ne acımasızlıkla…
Otobüse binecekken dirseğiyle yanındakini ittiren delikanlılarımızı görüyorum.
Farklı dine mensup olduğu için ötekileştirilen öğretim üyeleri tanıyorum.
Başörtüsü nedeniyle iş başvurusu bile kabul etmeyeceğini söyleyen sözde modern şirketlerin haberlerini okuyorum.
Bizi ancak ne kurtarır biliyor musunuz?
Biraz anlayış, biraz güler yüz, çokça nezaket, en çok da eğitim.
Uzm. Psikolog İpek Gökozan