Doğada zaman geçirmekten daha güzel bir şey var mı?
Temiz havayı içinize çekmek, internetten ve elektronik cihazlardan kopmak, açık havada olmanın huzurunu ve sükunetini yaşamak…
Açık havaya çıktıklarında ve doğanın içinde oyun oynadıklarında, çocukların hem fiziksel hem de ruhsal ve duygusal olarak büyük faydalar sağladıkları bilimsel olarak kanıtlandı.
Tek problem çocukların doğada daha az zaman geçirip tabletlerine, akıllı telefonlarına ve bilgisayar oyunlarına çok daha fazla zaman ayırması.
Belki de ellerindeki cihazı bırakıp ormanda uzun bir yürüyüşe çıkmalarının zamanı geldi!
İşte bu yüzden Danimarka’daki “Orman Anaokulları” geleneksel anaokulu sınıflarını rafa kaldırdı.
Bu okullar çocukları tekrar doğaya döndürüyor.
Serbest oyun ve keşifle öğrenmelerine izin veriyor.
Bu sayede çocukların yaz kış, doğa ile iç içe olmaları ve doğal yaşam becerilerini geliştirmeleri hedefleniyor.
Bu okullar dam ve duvarı olmayan okullar olarak tanımlanıyor ve bu okullardaki en önemli şey çocukların durabildikleri kadar dışarıda durmaları.
Üstelik daha az yapılandırılmış anaokulu ortamları oldukça işe yarıyor gibi görünüyor. OECD’nin (Ekonomik Kalkınma ve
İşbirliği Örgütü) son verilerine göre Danimarka’daki okullar matematik ve bilimde pek çok ülkeyi geride bırakmayı başardı.
Danimarka’nın soğuk iklimine karşı çocuklar en sıkı kar kıyafetleriyle dahi her anlarını dışarıda geçirebiliyorlar.
Her mevsime dayanıklı, her zaman özgür olabilecekleri, dört duvar arasına sıkışmadıkları bir ortam yaratmak, tek hedef.
Anaokulu öğretmenleri onlara ne yapacaklarını söylemekten çok rehberlik ediyorlar, olabildiğince serbest kalmalarını sağlıyorlar.
Ağaçlara tırmanıyor, oyuncak yapıyor, saklambaç oynuyor, hatta birlikte barınak inşa etme gibi aktivitelerle günlerini geçiriyorlar.
[quads id=1]
Elbette ki bir taraftan da şarkı söylemek, tiyatro, resim gibi sanatsal ve Türkiye’ye nazaran daha alışıldık aktiviteler de gerçekleştiriyorlar.
Yapılan tüm araştırmalarsa bu okullarda öğrenci olan çocukların ileride, yeni eğitim sistemine tabi çocuklardan çok daha önde olduğuna işaret ediyor.
Bu okullara devam etmiş çocukların sosyal olarak daha yetkin, daha iyi iletişim kurabilen, daha meraklı oldukları saptanmış.
Ve bunların yanı sıra daha sağlıklı vücutlara sahipler.
Özgür ve ayakları yere basan bireyler yetiştirmek istiyorsak, benzer uygulamalar getirmemiz şart gibi gözüküyor.
Danimarka’nın dünyanın sayılı mutlu ülkelerinden olduğunu da hesaba katarsak, bu tarz eğitim sistemlerini örnek almak faydalı olabilir.
İşte bu okullardan birkaçı:
1. Cedarsong Orman Anaokulu
Tipik bir anaokulunda rengarenk oyuncaklar, yapbozlar, bloklar ve eğer şanslıysanız bir de açık havada oyun alanı görebilirsiniz.
Bu okullarda yapacak aktiviteler hiç bitmez.
Ancak, Cedarsong Doğa Okulunda işler biraz daha farklı. Bu okul, doğada yapılandırılmamış zaman geçirmeye inanıyor.
Yani önlerinde bir program, proje ya da öğretmen yönergesi yok.
Sadece doğada olmanın önemli bir değer olduğunu düşünen okul, mutlaka bir şeyler “yapmanın” gerekliliğini hissetmiyor.
[quads id=1]
Cedarsong Doğa Okulunda çocuklar keşfetmek, sorular sormak, birbirleriyle işbirliği yapmak ve özgüvenlerini geliştirmek için makul derecede risk almak konusunda teşvik ediliyorlar.
Öğretmenler, çocukların doğa konusundaki meraklarına rehberlik ediyor, ama asla çocuklara müdahale edip her hareketlerini takip etmiyorlar.
2. Denison Pequotsepos Doğa Merkezi
Denison Pequotsepos Doğa Merkezi, mottosunun hakkını gerçekten veriyor: “Doğa bizim yuvamız”.
Okul; içinde çayırlar, göller,yürüyüş parkurları ve tırmanmak için sayısız kayanın ve ağacın bulunduğu çok geniş bir doğa koruma alanının içinde yer alıyor ve tüm bu yerleri “yaşayan sınıf” olarak ele alıyor. Yapılandırılmış bir “doğa oyun alanı” kurma tekliflerini geri çeviren okul, doğanın kendi oyun alanını kendisinin yarattığına inanıyor.
3. Little Tree Huggers
Little Tree Huggers, çocukların sadece matematik ve okuma yazama öğrendikleri bir okul değil aynı zamanda İspanyolca öğrendikleri, Almanca ve İtalyancaya da bolca maruz kaldıkları bir okul.
Yine de bu okulu, “normal” bir anaokulundan ayıran önemli bir özellik var: Derslerin çoğu çiflik hayvanlarıyla çevrili bir doğal ortamdaki açık havada yapılıyor.
Çocukların oyun zamanlarını seçme özgürlüğü var.
Oyun zamanlarında hayvanlarla zaman geçiriyor, doğal malzemelerle resimler yapıyor ya da okulun gözlem katında doğanın sesini dinliyorlar. Sürüdürülebilirlik hep ön planda.
Çocuklara küçük yaşlardan itibaren az tüketmek, tekrar kullanmak ve geri dönüştürmek öğretiliyor.
[quads id=1]
Çocukların oyun zamanlarını seçme özgürlüğü var.
Oyun zamanlarında hayvanlarla zaman geçiriyor, doğal malzemelerle resimler yapıyor ya da okulun gözlem katında doğanın sesini dinliyorlar.
Sürüdürülebilirlik hep ön planda.
Çocuklara küçük yaşlardan itibaren az tüketmek, tekrar kullanmak ve geri dönüştürmek öğretiliyor.
4. Worldmind Doğa Okulu
Soğuk iklimli bir yerde kurulan Worldmind Doğa Okulu, aşırı hava koşullarından nasibini alıyor.
Ama mevsim ne olursa olsun, bir şey hep aynı kalıyor: Çocuklar bütün günlerini dışarıda geçiriyorlar. Hatta kapalı yerleri bile yok!
Okul derslerinin hepsi kamu alanlarında yapılıyor.
Çocukların yaşadıkları yerdeki ekolojiyle bağ kurmalarını sağlamak için açık alanları ve şehir parklarını keşfediyorlar.
Eğer aşırı soğuk bir hava varsa, o zaman Doğa ve Bilim Müzesi gibi yerleri ziyaret ederek doğal dünyaya ait bilgilerini artırıyorlar.
[quads id=1]
5. Irvine Doğa Anaokulu
Irvine Doğa Okulu öğretmenleri birer rehber gibi davranarak yapılandırılmamış doğal oyun yoluyla çocukların doğanın büyüsünü keşfetmelerine ve zaman zaman riske girmelerine izin veriyor.
Çocuklar, kendi botlarını çıkartmaktan, kuşları beslemek için elma kompostu yapmaya kadar yaptıkları her şey sayesinde sorumluluk ve bağımsızlık kazanıyorlar.
Burada eğitim tamamen doğanın içinde gerçekleşse de devletin müfredatı uygulanıyor.
Bir doğa okulunda da çocukların sağlam temeller alabileceğini gösteren Irvine Doğa Okulu, öğrenme süreçlerini aceleye getirmiyor ya da zorlamıyor.
Bunun yerine çocukların kendi doğal hızlarında öğrenmelerine ve gelişmelerine izin veriyor.
6. Toprak Ana Okulu
Bu okulda çocuklar bir sedir ağacı korusunda oyun oynuyor.
Burası serbest oyun için mükemmel bir ortam.
Çocuklar hayal güçlerini kullanarak ormana hayat veriyorlar.
Bir ağaç dalından olta ya da bir kütükten tren yapabiliyorsanız, niye plastik oyuncaklara (ya da herhangi bir oyuncağa) ihtiyacınız olsun ki?
Doğal malzemelerden sanat ve el işi yapmanın dışında her gün serbest oyun için de bolca zaman var.
Burada çocuklar, gerçek İsviçre çakısıyla nasıl ahşap oyabileceklerini dört yaşındayken öğreniyorlar.
Bunu yetişkin halimle ben bile yapamıyorum. İnce motor becerilerinin ne kadar gelişmiş olduğunu bir düşünün!
[quads id=1]
7. Berkeley Orman Okulu
Berkeley Orman Okulu’nda belli bir rutin olsa da bir gün diğerine pek benzemiyor.
Çocukların günlük maceralarında yaptıkları keşifler, duyu tabanlı öğrenme aktivitelerine ilham veriyor.
Tipik bir okul gününde vahşi hayatı keşfetmek, buldukları şeyler hakkında günlük tutmak, ormanda salıncak ve sığınak kurmak, ateş yakmak ve ateşte yemek pişirmek gibi faaliyetler yer alıyor.
Çocukları yapılandırılmış sınıflardan çıkarıp tekrar doğaya döndüren orman okulu hareketi tüm dünyaya yayılmaya devam ediyor.
Fotoğraflardaki çocukların yüzlerindeki ifadelere baktığınızda, bu okulların bir şeyleri (belki de neredeyse her şeyi) doğru yaptığını anlayabiliyorsunuz.
Orman okullarındaki çocukların daha az hastalandığını ve yaşam becerilerini daha çabuk öğrendiğini gösteren araştırmaları örnek gösteren Stockholmsgave Ana Okulu müdiresi Søren Emil Markeprand, doğanın iyi olduğunu söylüyor ve ekliyor, “Bir çocuk arkadaşları ile sosyalleşebileceği alanı olduğunda daha iyi gelişiyor. Evet, burada bir bahçe yetiştiriyoruz ama aynı zamanda çocukların da iyi yetiştiğinden emin oluyoruz.”