Bence çocuklarımızı ‘bi tane daha’ hastalığından korumalıyız.
Evlerimiz hıncahınç eşya dolu.
Müze gibi salonlar, tıklım tıkışık gardıroplar, taksiti yıllar boyu sürecek telefonlar, beyaz eşyalar, tabak çanaklar içinde nefes almaya çalışıyoruz.
Zaman böyle çünkü; hep al diyor, hep tüket diyor, alsak alsak bedavaya ne alsak diyor, ye yavrum ye diyor…
Diyor da diyor…
Bu denli ‘çok’ olunca da hiçbir şeyin şükrü eda edilemiyor.
Geçen akşam 11 yaşındaki oğlum bir arkadaşından bahsederken “Ailesi 7000 liraya falanca marka telefon almış” dedi.
11 yaşındaki çocuğa, 7000 liralık telefon
Bizimkinin telefonu yok.
Evde bir cep telefonu var, ev numarası olarak kullanıyoruz, arkadaşlarına mesaj yazarken onu kullanıyor.
‘Bana da alır mısın?’ diye sordu.
Dedim, ‘Almam.’
“Sana değil, kendime de almam.”
“Paramız mı yok?” dedi.
Dedim ki, “Mesele paramızın olmaması değil; mesele ihtiyacımızın olmaması…”
Galiba tam da burayı karıştırıyoruz.
Çocuklar bir şey istediğinde ‘paramız yok’ diyoruz.
Oysa bazı şeyler paramız olsa da alınmaz, alınmamalı.
Yani bence öyle.
Yoksa evlatlarımıza ne şükrü, ne kıymet bilmeyi, ne de gayret edip emek vermeyi öğretemeyeceğiz.
Allah hepimizi ‘yokluk’tan koruduğu gibi, ‘varlık’ hastalığından da korusun inşallah…
Hatice Kübra Tongar