Çocuğunuzla kurduğunuz bağ ve ona olan sevginiz hangi şartlara bağlı ?
Verdiğiniz cevabı biliyorum; “Hiçbir şarta bağlı değil.” diyorsunuz. O sizin küçük mucizeniz.
Günümüz şartların da sağlıklı bir çocuğa sahip olma şansına erişmişsiniz ve onu her şeyden sakınarak büyütmeye, korumaya çalışmaktan başka amacınız yok.
Yaptığınız her şey onun iyiliği için. Hayata hazırlamış ve onu kendisi için en doğru yere yerleştirmiş olarak yaşlanmak istiyorsunuz. Ancak bu şartlar da gözünüz arkada kalmaz bunu biliyorsunuz.
Tüm anne babalar gibi yaptığınız her şey onun iyiliği için. Buraya kadar her şey güzel ve takdire değer. Yalnız bir nokta da bu muazzam iyi niyete dayalı çaba da bazı aksamalar başlıyor.
Hayata hazırlama algımız okul yaşantısının hangi aşamasında devreye giriyor. Sınavlar başladığında her bir sınavı onun hayatının dönüm noktası olarak algılıyoruz ve ondan sonra her davranışımız bu yönde şekilleniyor sanırım.
Şu an lise son sınıfta olan kızım, okul hayatına köklü özel eğitim kurumlarından birinde başlamıştı. İkinci sınıfta öğretmeni ile aramız da şöyle bir diyalog geçti;
“Kızınız bu hafta yapılan İngilizce sınavında 25 sorudan 20 doğru yaptı. Bu yüzden sizinle görüşmek istedim bu başarısızlığının altında ne gibi bir sorun olabilir?”
Ağzım açık kaldı, benim kızım 25 sorudan 20 sini doğru yapmış, öğretmenimiz bunu başarısızlık olarak değerlendiriyor ve devam ediyor;
“Size yardımcı kaynaklar önereceğim, onları alıp hafta sonları çalıştırırsanız sanırım telafi edebiliriz bu durumu ve dediklerimi uygularsanız ben bu öğrencinin Galatasaray Lisesine girmesini sağlarım.”
“Sevgili Öğretmenim, benim için 25 soruda 20 doğru bir başarıdır ve bunun için kızıma yapacağım ek kitap almak olmaz sadece takdir eder gurur duyarım.” dedim ve kızımın okul eşyalarını toplamasını rica ettim.
O gün şöyle bir karar vermiştim:
“En iyi üniversite de okuyan ancak ruh sağlığı bozulmuş bir çocuğum olacağına, en sıradan okullarda okuyan ancak ruh sağlığı yerinde bir çocuğum olsun. Okulların veya öğretmenlerin başarı oranları yükseltmek için harcayacağım bir çocuğum yok benim.”
Oradan alıp, akademik başarıdan çok insan yetiştirmeye odaklı bir okula verdik kızımızı. Sekizinci sınıfa gelene kadar da öğretmenleri veya okulla görüşmeye her gittiğimde duyduğum şu idi;
“Çok akıllı bir kızınız var, ancak pek ders çalışmıyor, ödevleri konusunda daha dikkatli olması gerek vs.. ancak kişisel özellikleri bakımından saygılı, yardım sever, arkadaş ilişkileri çok iyi vs….”
Elbette bunları ben de çok iyi biliyordum.
Anneliğin ilgi, şefkat, sevgi ve bakım sağlamak yanı sıra çocuğunu iyi gözlemlemek, güçlü veya zayıf yanlarını doğru belirleyebilmek, onun yavaş yavaş büyüyen hayatında hangi alanlara doğru yöneldiğini dikkatle takip edebilmek, ne yöne doğru akışı onun ruh sağlığına en doğru anlamda hizmet edecekse onu o yönde desteklemek olduğunun bilincinde olarak, hayatında ki etkilerimi belirlemek için azami dikkat ve gayret sarf ederek annelik yapmak için çabaladım hep.
Bu dikkatle ve emekle yanında olduğum kızım; kendi içinde serpilebildi. Benim üstünde hiçbir baskım olmadı dersleri yönünde.
Ancak hangi notla gelirse gelsin, hangi puanla hangi yüzdeye yerleşirse yerleşsin benimle onun arasında ki derin ve sağlam iletişim şekli hiçbir şekilde bozulmadı.
Yargılamadım, suçlamadım, küsmedim, kızmadım, cezalandırmadım ve onun için yaptıklarımız konusunda hiçbir negatif geri bildirim vermedim. Çünkü ona yaptığımız yatırımları onun için yaptığımıza ve onun bu yatırımdan çıkarabileceği her sonuca razı olduğumuza baştan karar vermiştik.
Sekizinci sınıfa geldiğinde benim kızıma bir şeyler oldu ve deliler gibi ders çalışıp test çözmeye başladı.
O yıl gittiği dershane öğretmeni beni hemen her hafta arıyor ve
“Kızınız başarılı ancak daha başarılı olması için çözdüğü test sayısını üç katına çıkarması gerek.” diyordu.
Ben de ona;
“Hayır ben bunu kızıma yapmam, elinden geleni yapıyor ve bu benim için yeterli.” diye cevap veriyordum.
Öğretmen tarafından fazla rahat anne olmakla eleştirildim çok kez.
Sonuç; kızım SBS den çok iyi bir puan aldı ve iyi bir okula yerleşti. Benim dersleri veya çözdüğü testlerle ilgili tek bir müdahalem olmadan.
Sınav sonrası gerilimini attıktan sonra ona sordum ;
“Neden yaptın bunu kızım, ne oldu da bu kadar gayret ettin ve başardın ?”
Verdiği cevap;
“Anne, bunu sizin için yaptım. Bana hep güvendiniz, diğer arkadaşlarımın aileleri neler yaptı onlara, siz bana hep iyi davrandınız ve benim için çok çabaladınız. Bu mutluluğu yaşamanızı istedim.”
Benim çocuğumla kurduğum bağ ve ona olan sevgim hemen hiç bir şarta bağlı değil.
Anneliğimi de, fiziksel sağlığı yerinde, kendine ait değerlere sahip, bu değerlere uygun bir hayat sürebilen bir insan yetiştirebilmek için tüm gayretimi göstermenin ve hayat yolunda ona rehberlik edebilmenin en önemli görevim olduğunu düşünerek yapmaya çalışıyorum.
Sevgilerimle…