Bedenimizi yorgun düşüren 9 alışkanlık

İşte vücudumuzu yorgun düşüren 9 hatalı alışkanlığımız.

“Öyle yorgunum ki kolumu kıpırdatacak halim bile yok…”,

“Tek isteğim kanepeye uzanıp, saatlerce dinlenmek…”

“Gelmek isterdim ama çok yorgunum…”

Bu cümleler size de çok tanıdık geliyor, değil mi? Modern çağın önemli bir sorunu, yorgunluk.

Neredeyse 7’den 70’e hemen hepimizin yakındığı yorgunluk hali vücudumuzun bize gönderdiği bir uyarı aslında; “dur ve kendini dinle” mesajı.

Yorgunluğun altında diyabet, demir eksikliği anemisi, tiroit hastalıkları veya depresyon gibi hastalıklar da yatıyor elbette.

Ancak yaşamı çekilmez hale getiren bu yakınmamızın nedeni genellikle hatalı alışkanlıklarımızdır.

İşte vücudumuzu yorgun düşüren 10 hatalı alışkanlığımız.

Uykusuz kalmak

Hücrelerin onarımından ve yenilenmesinden sorumlu olan melatonin karanlık ortamlarda, ortalama olarak 23.00-05.00 saatleri arasında salgılanır.

Az uyuyan kişilerde ise yetersiz ve düzensiz salgılanarak yorgunluğa yol açar.

Melatonin hormonunun salgılanması ve hücre onarımı için her gün 6-8 saat uyumak çok önemli. 

Ayrıca cumartesi geç saatlerde yatıp, pazar günü de geç saatte uyanmak, uyku düzeni ve vücut ritmini bozar.

Bu nedenle hafta sonları da uyku düzeninizi bozmamaya özen gösterin.

Güne kahvaltısız başlamak

Gece uyurken vücudumuz enerji tüketmeye devam eder. Karaciğerde biriken enerji deposu (glikojen) kısmen boşalır.

Sabah saatlerinde de vücut kısmen boşalmış olan enerji deposunu doldurmak ister.

Eğer sabah kahvaltı atlanırsa veya gelişigüzel yapılırsa, bu durumda enerji deposu yeterli yakıtı alamadığı için kan şekeri düşer ve kişi gün boyunca kendini yorgun hisseder.

Enerjik olmak için tam buğday ekmeği, peynir, yumurta ve mevsim yeşilliklerinden oluşan bir kahvaltı yapmayı ihmal etmeyin.

Hareketsiz bir yaşam sürmek

Enerji harcamak yerine hareketsiz yaşam tarzı sürdüren kişiler genelde halsiz olur.

ABD’de Georgia Üniversitesi’nde yapılan bir çalışmada; düzensiz yaşam tarzı (sedanter yaşam) sürdüren bir grubun 20 dakika egzersiz yaptıklarında, halsizlik belirtilerinin 6 haftada azaldığı ortaya konmuş.

Düzenli egzersiz, halsizlik ve yorgunluk yakınmasına iyi gelmesinin yanı sıra kalp ve damar sisteminin daha sağlıklı çalışmasını da sağlar. 

Bu olumlu etki dokulara yeteri kadar oksijen ve besin taşınabilmesi sayesinde gerçekleşir.

Tatil yapmamak

Yoğun çalışma temposu olan kişilerde zamanla beyin yorgunluğu oluşur.

Bu durum tatil yapma ihtiyacı geldiğine işaret eder. Çünkü tatilin beyni ve vücudu dinlendirmek gibi son derece önemli bir işlevi var.

Ancak tatilden verim alabilmek içinse öncelikle bilgisayar karşısında iş takip etmekten, telefonla iş konuşmaları yapmaktan kaçınmak gerekir. 

Aksi halde tatilin bir anlamı kalmaz ve kişi işe tekrar yorgun döner.

Teknoloji kullanımını abartmak

Tablet, bilgisayar ve akıllı telefonların oluşturdukları ışınlar, gece boyunca salınan melatonin hormonunu olumsuz yönde etkiler.

Bu cihazların uyku öncesinde veya yatakta kullanımı kalitesiz uykuya neden olur. Kalitesiz bir uyku da, ertesi güne yorgun uyanmak anlamına gelir. 

Yapılan araştırmalarda, bu tür cihazların az uykudan 2 saat önce bırakılması gerektiğine dikkat çekiliyor.

Kahve ve çayı geç saatte tüketmek

Birçoğumuz günün erken saatlerinde kahve ve çay gibi kafeinli içecekleri tercih ederiz.

Oysa ki bu alışkanlık güne enerjik başlamamızı sağlasa da, kafein birikimi vücutta negatif enerji yarattığı için ilerleyen saatlerde huzursuzluk ve halsizliğe yol açar.

 Üstelik akşam saatlerinde tüketeceğiniz kafeinli içeceklerin uyku kalitenizi bozduğunu da unutmayın.

Bu tür içecekleri uykudan en az 6 saat önce tüketmeyi bırakmanız gerekir.

Yeterince su içmemek

Vücuttaki su oranının sadece yüzde 2’sini kaybettiğimizde bile enerjimiz yüzde 20 oranında azalır.

Amerika’da Texas Ben Hogan Sports Hekimliği Sağlık Merkezi’nin yaptığı çalışmaya göre; vücuttaki sıvı kaybı kan hacminin azalmasına neden olur. 

Kan yoğunlaşınca da dokulara ve kaslara yeteri kadar oksijen ile besin ulaşamaz. Bunun sonucunda da vücut halsiz kalır.

Her gün en az 2 litre su içmeyi asla ihmal etmeyin.

 

Rafine gıdalar ve karbonhidrat ağırlıklı beslenmek

Rafine ve hazır karbonhidrat gıdanın ana maddesi olan glikozdur.

Aşırı glikoz içeren besin alındığında fazla insülin salınımına yol açar.

İlerleyen saatlerde de istenmeyen hipoglisemi, yani kan şekeri düşüklüğü oluşur.

Kan şekerinin düşmesi sonucu da; konsantrasyon kaybı, sinirlilik, uyku halı ve doğal olarak yorgunluk gelişebilir.

Bunun yerine dengeli beslenmeli ve doğal besinleri (kepekli girisini,) (kuru meyve kaysı, incir, kuru erik veya hurma) ya da taze meyveleri (elma, armut ve ayva gibi) tercih etmeli.

Turunçgiller ve muz ise hayli şeker içerdiklerinden az tüketilmeli.

Kendimize zaman ayırmamak

Sabah alelacele yapılan kahvaltının ardından işe yetişmek, toplantıdan toplantıya koşuşturmak, bitmek bilmeyen telefon ve maillere yanıt vermek, çocuğu okuldan almak, alışveriş yapmak, evi toparlamak, arkadaşlara ve aileye zaman ayırmaya çalışmak…

Sorumluluklarımızı en iyi şekilde yerine getirmeye çalışırken, hemen her gün dur durak bilmeden koşuştururuz.

Hem bedensel, hem zihinsel olarak kendimize zaman ayıramamanın faturasını da yorgun düşerek öderiz.

—————-

close
Hide picture
Send to E-mail