Kararsızlık kaplar içini…
Kendini uzun zamandır ikna etmeye çabalamışsındır ve ikna edip harekete geçmişsindir.
Bu aşamaya gelene kadar defalarca karşılıksız kalan çabaların olmuştur.
“Lütfen” demişsindir.
“Lütfen yapma bana bunu.
Lütfen yapma bize bunu.
Lütfen çocuklarımıza yapma bunu.
Lütfen evine sahip çık.
Lütfen evinde ol.
Lütfen gitme.
Lütfen sevgime kıyma.
Lütfen, lütfen, lütfen…”
Ama hiç lutfetmemiştir.
Çırpınmışsındır…
Ama artık gerçeği görüp seçim yapmak zorunda olduğun sonucuna varmışsındır.
“Ya bunu kabul edip bununla yetinmeliyim” derken bile içinin bunu almadığını, göğsünün sıkıştığını, boğazının düğümlendiğini, gözlerinin dolduğunu fark etmişsindir.
“O zaman ayrılmalıyım, bu ilişkiye devam etmemeliyim” dediğinde içinde hem bir hafiflik ve hem de korku aynı anda belirmiştir.
Ayrılma kararını verebilmenin güçlülüğü ve doğruluğu ve aynı zamanda sonrasında ne olacak, nasıl yapıcım ve belirsizliğin korkusu sarmıştır seni.
Ama bunlarla da bahşedip, kararını artık dile döküp her şeye rağmen ayrılmalıyız, bitmeli bu ilişki ve bitti demişsindir.
Önce seni ciddiye almadığını görüp öfkelenirsin ama kendine, onun bu kararımı onaylamasına ihtiyacım yok dersin ve tekrar sakinleşir ve güçlenirsin.
Ve hatta bu arada eşin-sevgilin seni kışkırtmıştır bile.
“Ne halin varsa gör. Haydi git bakalım gidebiliyorsan. Gidersen çocuklarını elinden alırım. Sana para vermem. Kendi başına çocuklara nasıl bakacaksın?” gibi cümlelerle her zamanki gibi davranır.
Ve bu ne kadarda doğru karar verdiğini bir kez kanıtlamıştır sana.
Kararlığınla birlikte işin ciddiyetini anlamıştır eşin-sevgilin.
Panik duyguları paylaşmıştır ama bir yandan da kuyruğu dik tutma derdindedir.
Bu hali seni daha da kızdırırken bir yandan da onun bu hiç görmediğin hali sana bir keyif verir.
Yıllarca bana çektirdiklerinin bedeli dersin ama yine de içinde bir yandan da onu böyle görmenin vicdanını yaparsın ama hemen kendine, kendine gelmen gerektiğini söylersin.
“Hatırla, sana neler yapmıştı?” dersin kendi kendine.
Öfkeni canlı tutmaya çalışırsın.
Zaman geçmiştir biraz daha ve o artık iyice pişmanlık duyuyor gibi görünür.
Ve artık “Geç kaldın” dersin.
“Artık yeniden sana güvenmeye, yeniden sana yaklaşmaya, yeniden sana bağlanmaya, yeniden seni sevmeye, yeniden aynı şeylere yaşamaya ne gücüm ne de cesaretim var” dersin.
Ama o ise “Pişmanım affet beni” demesiyle affedilmeyi bekler.
Her şeyin bir anda geride kalmasını bekler.
Senin geçtiğin bunca aşamanın yok olmasını ister.
Senin için kolay değildir bunları yok saymak. Bu an’a gelmemek için çok çaba harcamışsındır.
İçinde bitmemesini dileyerek Allah ile çok konuşmuşsundur.
Dualarla günlerin geçmiştir. Ama kalkıp sana beni affet diye kolaylıkla söyleyebiliyor.
“Öyle kolay olmuyor” dersin.
Bitirmekte kolay olmuyor, biteni yeniden toparlamakta.
İşte bu yazı pişmanım deyip de hemen affedilmeyi bekleyenler, sizlere gelsin.
Ondan af beklerken, ondan neler istediğinizi bir görün istedim.
Çünkü size bunu anlatacak güçleri kalmamıştır onların.
Şimdi sen söyle, senin için bu kadar kolay olur muydu?
Ziya Ünlütürk
Uzman Klinik Psikolog