1980 yılında Ankara’da, memur bir ailenin ikinci çocuğu olarak dünyaya gelmiş bir kız çocuğuyum ben…
Dünyanın başka bir coğrafyasında ya da aynı coğrafyada bambaşka bir ailenin içinde dünyaya gelsem beni neler bekliyor olurdu kim bilir.
Belki okutulmaz, adına “çocuk gelin” diyerek gelin olması meşrulaştırılmış birisi olabilirdim.
Belki şu anda elimde akıllı telefonu geçtim, telefonum bile olmayabilirdi.
Belki kocamdan dayak yer, sesimi çıkaramaz, ne yapacağımı, nereye sığınacağımı bilemez bir halde kaderime razı olabilirdim.
Belki savaştan kaçan bir ailenin içinde, bilmediğim bir memlekette, çıplak ayak bir köşede dilenmeye zorlanabilirdim.
Trafik ışıklarının önünde yara bandı satarken bir arabanın içine alınıp, istismar edilebilirdim,
Ailemden şiddet görüp, duygusal olarak da istismar edilebilir, bunlardan kaçmaya çalışırken sığınacak bir dal bulduğumu sanıp madde bağımlısı olabilirdim.
Doğacağınız aileyi seçemiyorsunuz sonuçta…
Şanslıydım, bunların hiç birini yaşamadım.
Ben şanslıydım ama bugün ülkemizde 23 bin çocuk gelin, 2 milyona yakın çocuk işçi var.
TUİK 2015 verilerine göre Türkiye’de 25 kadından birisi okur yazar değil.
300 bin çocuğun suça bulaştığı (%33’ü kız) bunların da üçte birinin bağımlılık yapan madde kullandığı yine TUİK verilerinde mevcut.
Bugün “dünya kız çocukları günü kutlu olsun” deyip geçmek yerine bu istatistiklere dikkat çekmek istedim.
Tüm çocukların güvenli, huzurlu bir aile ortamında, eğitim hakları elinden alınmadan, hakettikleri değere saygı gösterilerek yaşaması dileğiyle…
Doç. Dr. Saniye BENCİK KANGAL